Ya tezkere geri teperse!

Haberin Devamı

Hükümet tezkereyi neden çıkarıyor? Gerçekten Kuzey Irak’a yönelik bir sınır ötesi harekatı mı arzuluyor? Yoksa tezkere sayesinde yeni terör eylemlerinin önünü almayı mı hesaplıyor?
Bugüne kadar yapılan açıklamalar hükümetin hiç de böyle bir şeye hevesli olmadığı yolunda bize sayısız ipucu sunuyor. AKP’nin böyle bir arzusu olsaydı, son dönemde PKK’nın kentlerde (mesela Ankara Anafartalar Çarşısı bombası) veya kırsal alanda (mesela Tunceli Pülümür’deki jandarma karakolu baskını) gerçekleştirdiği saldırıları bahane edebilirdi.
Dolayısıyla hükümetin, TBMM’den geçmiş bir tezkere ile yeni eylemleri engellemeyi umduğunu ileri sürebiliriz. Ancak bu hesabın ne kadar tutabileceği çok tartışmalı. Şöyle ki, Irak’ı kasıp kavuran iç savaştan olabildiğince az etkilenmenin nimetlerinden geniş bir şekilde faydalanan Kürtlerin, topraklarında Türk Ordusu’nu görmek istemeyeceği açıktır. Benzer bir şekilde, Irak bataklığında debelenip duran Amerikan ordusunun, durup dururken nispeten güvenlikli olan Kuzey’e müdahale etmek istemediği de aşikârdır.
Evet, Barzani, Talabani ve Bush’un farklı nedenlerle sınır ötesine razı olmayacaklarını biliyoruz, ancak onların PKK eylemlerine istedikleri anda son verdirme gücü ve olanağına (ve hatta niyetine) sahip olup olmadıkları konusunda rivayet muhtelif. PKK eylemlerinin ardında, doğrudan Irak Kürtleri ve hatta ABD’nin bulunduğuna inananlar için tezkerenin caydırıcı bir rol oynayacağı açıktır.
Ancak PKK’yı, bütün karışık ve karmaşık ilişkilerine, sızmalara ve yönlendirilmelere fazlasıyla müsait yapısına rağmen her şeyden önce kendi ayakları üzerinde duran bir örgüt olarak görenler de var. Ben de bunlardan biriyim ve tezkerenin PKK’yı zayıflatabilecek bir silah olabileceği gibi “bumerang” da olabileceğini; yani pekala geri tepebileceğini düşünüyorum.

Yeni eylemler olabilir

Çünkü PKK’nın son terör eylemleriyle Türkiye’yi Irak’a çekmek istediğini, böylece Kürt sorununu uluslararası platforma taşımayı hedeflediği kanısındayım. 15 askerin şehit edilmesine kısmi bir yer veren Batı basınının tezkere tartışmalarını çok yakından takip etmesi ve muhtemel bir sınırötesi operasyona alabildiğine geniş yer vereceğinin kesin olması PKK’nın pek de hayalci olmadığını gösteriyor. Eğer sınır ötesi harekat olursa, PKK’nın zaten pek kaale alınmayan terörist yüzünün iyice unutulacağını ve militanlarının birer “özgürlük savaşçısı” payesine çıkarılacağını, Türk Ordusu’nun da “işgalci” olarak resmedileceğini kestirmek herhalde kehanet olmaz.
Buradan hareketle, PKK’nın, sınır ötesi harekatı iyice provoke etmek için, önümüzdeki günlerde yeni terör eylemleri düzenlemekten çekinmeyeceğini öngörebiliriz. Böylesi bir durumda, elinde hazır tezkere de olan hükümetin bu eylemlere anında cevap vermekten, yani Irak’a girmekten başka seçeneği olmayacağı da kesindir.
PKK’nın da sınır ötesine karşı kendince hazırlıklar yaptığını kestirebiliriz. Örgütün özellikle büyük kentlerde sivillere yönelik “kör terör” eylemleriyle terörü tüm ülke çapında iyice yaygınlaştırıp tırmandırmak için elinden geleni yapacağı ortadadır.

Çözüm içerde, ama zor

Bütün bu kâbus senaryolarından sonra “peki ne yapmalı?” sorusu üzerine birkaç şey söylemek kaçınılmaz. Öncelikle tezkerenin, yani sınırötesi operasyonun ne mutlak anlamda başarı, ne de başarısızlık anlamına gelmediğini kabul etmek; getirip götüreceklerini çok iyi hesaplamak şart. Bu hesapları sadece askeri açıdan yapmamak ve harekatın muhtemel siyasi, ekonomik ve sosyal sonuçlarının tahlillerini yapmak da bir başka zorunluluk.
Her ne kadar PKK’yı birebir kontrol etmeseler/edemeseler de gerek Irak Kürtleri, gerekse Washington yönetimini, Ankara’nın niyetinin ciddi olduğuna inandırmak gerekiyor. Özellikle Irak Kürtleri, PKK’ya silah bıraktıramasalar bile belli bir süre eylem yapmamaları için nüfuzlarını kullanabilirler.
Ama Türkiye çözümü esas olarak kendi topraklarında ve kendi içinde aramak durumundadır. Bu bağlamda, Başbakan Erdoğan’ın DTP’lilerin TBMM’den çıkarılmasının isteyenleri yüreklendirici son çıkışları krizi derinleştirmekten başka bir işe yaramıyor.
Çünkü ortada DTP’den başka bir muhatap yok. Ancak DTP’den de pek umut yok. Hasip Kaplan gibi “makul” bilinen isimlerin bile yaptıkları sivri çıkışların da gösterdiği gibi DTP’lilerin bugünkü duruşları da çözümü iyice imkansızlaştırıyor.

DİĞER YENİ YAZILAR