DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’ün dün grup konuşmasının bir bölümünü Kürtçe yapmış olması, her ne kadar akla ilk olarak 1991’deki Kürtçe yemin olayını getirse de, çok ciddi bir krize yol açmadı. Örneğin TBMM Başkanı Toptan, Türk’ün davranışını tasvip etmemekle birlikte yaptırıma gerek olmadığını söyledi. CHP Sözcüsü Mustafa Özyürek de Türk’ün tavrından çok Meclis TV’nin yayını yarıda kesmesini, “sansür” olarak niteleyip eleştirdi. MHP’liler, Türk’ün bu hareketinin asıl sorumlusu olarak TRT 6’yı devreye sokan AKP hükümeti ve Başbakan’ı göstermekle birlikte çok sert protesto yoluna -en azından şimdilik- girmediler.
İlk tepki ve tartışmalardan şu sonuçları çıkarabiliriz:
1) Kürtçe konuşmanın yasal mevzuatı tam olarak net değil.
2) TBMM örneğinde olduğu gibi, yasalara birebir uygun olmasa da Kürtçe konuşma toplumun büyük bir bölümü tarafından “meşru” görülüyor.
3) Türk’ün niyeti ve beklentisi neydi bilemiyoruz ancak sonuçları itibariyle bu hareket hayırlara vesile oldu ve 1991’den bu yana ülkemizin olumlu anlamda hayli yol almış olduğunu gözler önüne serdi.
DTP’nin TRT 6 çelişkisi
Olayın yerel seçimlerle ilgili boyutuna bakacak olursak şu soruyu sormak şart: 22 Temmuz’dan bu yana TBMM çatısı altında “provokasyon” olarak nitelenebilecek adımlardan özenle uzak durmuş olan DTP’liler ve özellikle de Ahmet Türk dün niye böyle bir çıkış yapma ihtiyacı hissetti? Türk, Kürtçe konuşmasının amacını “dillerin kardeşliği” ne vurgu yapmak olduğunu söyledi ancak “Başbakan Kürtçe konuşuyor. Ben neden konuşmayayım ki!” demeyi de ihmal etmedi.
Bu açıklama iki çelişkili noktayı açığa çıkarıyor:
1) DTP’liler TRT 6’nın Kürtçe yayın yapmasından, bu dil üzerindeki yasakların kalkması anlamında memnunlar ve açılan bu yolda, örneğin TBMM’de Kürtçe konuşarak, daha ileri gidilmesi için uğraş veriyorlar.
2) DTP’liler TRT 6’dan, AKP’nin elinde bir propaganda malzemesi olması nedeniyle rahatsızlar ve olayı daha ileri noktalara taşıyarak hükümeti sıkıştırmak, onu “çifte standart” içinde göstermek ve hata yapmaya zorlamak istiyorlar. Bu bakımdan Meclis TV’nin yayını kesmiş olması DTP’nin işine yaramışa benziyor.
Düne kadar yerel seçim kampanyası, CHP’nin gündeme getirdiği yolsuzluk iddiaları, Davos olayı ve Erdoğan’ın Doğan Grubu’na yönelik suçlamalarının gölgesinde geçiyordu ve açık söylemek gerekirse çok da fazla heyecan vermiyordu. Bu açıdan Türk’ün dün “kampanyaya Kürt aşısı” yaptığını söyleyebiliriz. Zaten 29 Mart seçimlerinin kalbinin İstanbul ve Ankara’ya ek olarak, hatta belki de bu illerden de fazla, Güneydoğu’da, özellikle Diyarbakır’da attığını biliyorduk. Dolayısıyla Türk’ün, AKP’nin Cumartesi günkü Diyarbakır mitinginden (ki burada Erdoğan az da olsa Kürt sorununa değindi ve yine Kürtçe olarak ‘TRT 6 hayırlı olsun’ dedi) sonra ilk fırsatta bu çıkışı yapmış olması herhalde raslantı değildir.
Peki bu aşı tutar mı? AKP’nin, DTP’nin kendisini çekmek istediği mindere gelip gelmeyeceğini kısa sürede, en azından Cumartesi günü yapılacak olan Batman ve Siirt mitinglerinde anlarız. CHP ve MHP’ye gelince: Bu iki parti 22 Temmuz’da kampanyalarını “terör ve bölücülüğe karşı mücadele” temeline oturtmuşlardı ve hüsrana uğradılar. Bu sefer herhalde aynı hatayı tekrarlamayacaklardır. Eğer böyle olursa, Türk’ün dünkü çıkışının, Kürtçe konuşmanın normalleşmesine katkıdan öteye siyasi sonuçları olmayacağını düşünebiliriz.
Hayırlara vesile oldu
Haberin Devamı