Fethullah Gülen cemaatiyle AKP hükümeti arasındaki savaşın 17 Aralık tarihi itibariyle alenileşmesiyle birlikte merak edilen konulardan biri de cemaatin bölünmesi ihtimalinin olup olmadığı. Sadece ulusal değil küresel anlamda da alabildiğine büyüyüp gelişen Gülen hareketinin bu hâliyle alt edilmesi çok zor bir rakip olduğu kabul edilirse bölünüp bölünmeyeceğini merak etmek de çok anlamsız olmayacaktır.
Peki Gülen cemaati bölünür mü? Bu ihtimal tabii ki var, zira her siyasi, toplumsal, dinsel hareket ortaya çıktığı andan itibaren bölünme tehdidi altına girer. Bunun hem iç, hem dış nedenleri vardır. İçeride, esas olarak hareketi oluşturanlar arasındaki fikir ayrılıkları, rekabet ve iktidar mücadeleleri bölünmeye kapı aralayabilir. Dışarıdaysa onu kendisine rakip, engel veya düşman olarak görenler, hareketi zayıflatmanın en kolay yolunun onu bölmek olduğunu düşünür, bu minvalde, içeride fikir ayrılıkları, rekabet ve iktidar mücadeleleri yaratmaya veya var olanları körüklemeye çalışırlar.
Bu sefer farklı olabilir
Nitekim Fethullah Gülen kendi hareketini 1970’li yılların başlarında Nurculuktan ayrılarak inşa etti ve bugüne gelene kadar çeşitli kademelerden pek çok öğrencisi ve kurmayı onu yarı yolda bıraktı. İlginçtir, o ayrılmalardan hiçbiri, Gülen hareketine rakip olsun ya da olmasın, kalıcı bir cemaatleşmeye yol açmadı.
Belki bu sefer farklı olabilir. Çünkü:
1) Cemaat gerçekten çok zor ve ne kadar hazırlık yapmış olursa olsun, alışık olmadığı bir süreçten geçiyor. Cemaat içindeki herkesin bugüne kadar yaşanan her şeyi tam olarak anlayıp anlamlandırabildiğini söylemek mümkün değil. Savaşın daha da şiddetlenmesi durumunda kafa karışıklıkları daha da artabilir, rahatsızlıklar ortaya çıkabilir. Eğer Gülen ve kurmayları krizi iyi yönetemezse ciddi kopuşlar yaşanabilir.
2) Cemaati “denetim altına alınamayacak ölçüde büyük” gören hükümetin onu zayıflatma, dolayısıyla bölme üzerine uzun süredir kafa yorduğunu duyuyoruz. Bunların teoriden pratiğe geçirilmesi için son dönemde start verilmişse kesinlikle sürpriz olmaz.
Şurası açık: Fethullah Gülen sıhhatte olduğu ve işin başında bulunmayı sürdürdüğü müddetçe, AKP hükümeti veya başka bir güç/odak, cemaati bölmede epey zorlanacaktır. Hele cemaatten ayrılacak olanları ona alternatif bir başka cemaatte bir araya getirmeye çalışmak daha da zor olacaktır.
Yanlış olan
Gülen cemaatinin, bilinen ve görünen faaliyetlerine ek olarak bürokrasiye sızıp bir tür “paralel devlet“ yapılanmasına gittiği iddiası kuşkusuz çok ciddi ve hükümetin bu yapıyı tespit edip yok etme hakkını cemaat sözcüleri dâhil hemen herkes teslim ediyor. Ancak bu yasa dışı yapıyla mücadele edilirken Gülen cemaatinin yasal alandaki diğer faaliyetlerine ne derece dokunulacağı belirsiz.
Önümüzde şöyle bir ikilem var: Hükümet Gülen cemaatini önce epey zayıflatıp sonra yasal sınırların içine çekmek mi istiyor yoksa bu küresel yapılanmayı kendi denetimine alıp onu kullanmayı mı hedefliyor?
Benim de aralarında olduğum çok kişi, yıllardır Gülen cemaatini yeterince şeffaf olmadığı; başta güvenlik bürokrasisi olmak üzere devlet içinde kadrolaşmayı çok şeyin önüne koyduğu; kendisine engel gördüğü kişi ve kurumları etkisizleştirmek için polis-adliye-medya üçgeninde, psikolojik harekât yöntemlerine de başvurarak komplolar düzenlediği gibi gerekçelerle eleştirdi. Bu eleştirilerin ana hedefi cemaati sivil, şeffaf ve demokratik bir çizgiye çekmekti.
Bütün bu süreç boyunca AKP hükümeti ve onun destekçileri, cemaat ile verimli bir ittifak içinde oldukları için bu eleştirilere kulak tıkadılar. Şimdi aynı eleştirileri daha da sert bir şekilde gündeme getirmelerinin ana nedeni, hiç kuşkusuz ittifakın bozulması ve cemaatin kendi çıkarlarına aykırı adımlar atmasıdır.
Söylenecek çok şey var ama sözü uzatmadan bu yazıyı şöyle bitirelim: Bir cemaatin devleti ele geçirmeye çalışmasına karşı olmak devletin o ve diğer cemaatleri ele geçirmeyi istemesine destek vermek anlamına gelmemeli.
Yani ne devletin cemaatleştirilmesi, ne de cemaatlerin devletleştirilmesi...
Gülen cemaati bölünürse...
Haberin Devamı