Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya davayı açar açmaz kamuoyunda Anayasa Mahkemesi’nin kesinlikle DTP’yi kapatacağına dair bir kanı oluştu. Öyle ki DTP’lilerin daha dava sonuçlanmadan partilerini feshedip yedekte bekleyen Özgür Toplum Partisi’ne (ÖTP) katılabileceğini düşünenler de var. Artık bütün tartışma DTP’nin kapatılacağı öngörüsünden hareketle yürüyor ve kapatmanın çözüm olmayacağı yorumları biraz daha fazla öne çıkıyor.
AKP neden soğuk?
Bu noktada AKP’nin tutumunu mercek altına almakta yarar var. Başbakan Erdoğan başta olmak üzere AKP çevreleri kapatma şıkkına pek sıcak bakmadıklarını gizlemiyorlar. Bunun kabaca dört nedeni var:
1) Her ne kadar son dönemlerde lafı fazla edilmese de AB sürecinin sürmesi AKP için hayati öneme sahip. DTP’nin kapatılmasının, Türkiye’yi AB’de istemeyenlerin eline çok güçlü bir koz vermesinden kaygılanıyorlar.
2) AKP Güneydoğu’da birçok seçim bölgesinde DTP’yi geçti. Şimdi yerel seçimlerde Diyarbakır, Batman gibi belediyeleri de almak için çalışıyorlar. Kendileri de FP’nin kapatılmasının doğrudan ürünü oldukları için, son açılan davasının bölge halkını DTP veya yerini alacak partiye sürüklemesinden endişeleniyorlar.
3) AKP, DTP’den de fazla sayıda Kürt kökenli milletvekiline sahip ve bunlar da gerek kişisel nedenlerle, gerekse tabanlarıyla sorun yaşamamak için dikkatli davranıyorlar;
4) AKP Hükümeti’nin inisiyatifi silaha değil de siyasete vermek istediği biliniyor. Hatta PKK sorununu çözmek için, Washington’ın da bilgi ve desteğiyle “kapsamlı bir program” üzerinde çalıştığı söyleniyor. DTP’nin kapatılması daha hayata geçirilemeden bu programı devre dışı bırakabilir.
Siyasi bir dava
Yine de Anayasa Mahkemesi’nde DTP’yi kapatmak için gerekli olan yedi oyun çıkmama ihtimalini hiç yabana atmamak gerek. Kuşkusuz Başsavcı’nın iddianamesine, DTP’lilere yöneltilen suçlamalara, yasalar ve Anayasa’ya, daha önceki davalara baktığımızda hukuki açıdan kapatma kararı çıkmasının kuvvetle muhtemele, hatta kesin olduğunu görürüz. Ancak bu davada hukuk kadar, hatta belki de ondan daha fazla siyasi mülahazaların belirleyici olacağı ortada.
Öncelikle bunun siyasi bir dava olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. DTP’nin, Öcalan’ın talimatlarıyla kurulduğu, PKK ile şu ya da bu şekilde ilişkisi olduğu başından beri biliniyordu. Yani tek belirleyici faktör hukuk olsaydı Başsavcı’nın daha kurulur kurulmaz dava açması gerekirdi. Ancak DTP, hatırlanacağı gibi PKK’nın iyi kötü sürdürdüğü “ateşkes” koşullarında kurulmuştu ve o dönemde partinin Öcalan ve PKK ile ilişkisine olumsuzdan çok olumlu bakılıyordu. Nitekim DTP’lilerin bağımsız olarak seçimlere girmesi ve TBMM’de grup kurmaları da bir riskten çok fırsat olarak görülüyordu. Ne zaman ki PKK terör eylemlerini tırmandırdı ve iç barışı ilk kez ciddi anlamda tehdit eder hale geldi, DTP de kapatılma potasına girdi. Özetle Gabar ve Dağlıca saldırıları yaşanmasa, tüm ülke sınırötesi harekâtı tartışıyor olmasa bu dava açılmayabilirdi.
Haşim Kılıç’ın tutumu
İkinci olarak, en son 367 olayında gördüğümüz gibi, Anayasa Mahkemesi kararlarını sadece ve sadece hukuka dayalı olarak vermiyor. Kaldı ki Mahkeme’nin tüm üyeleri, hatta yeni başkanı Haşim Kılıç hukukçu değil.
Sonuç olarak DTP davasının kaderini, esas olarak terörle mücadele sürecinin gelişmesi belirleyeceğe benziyor. Burada Başkan Kılıç’ın tutum ve performansının da çok önemli olacağını ileri sürebiliriz. Gerek hükümet, gerek Çankaya ile birçok konuda belirgin bir uyum içinde olduğunu bildiğimiz Kılıç’ın bu odakların hassasiyetlerini kaale alması şaşırtıcı olmaz.
Haşim Kılıç’ın bir diğer özelliği de genellikle parti kapatma kararlarında karşı oy kullanmış olması. Ancak bu tutumunun, günümüzü ilgilendiren iki istisnası var: Kendisi DEP ve HADEP’in kapatılmaları yönünde oy kullanmıştı.
DTP pekala kapatılmayabilir
Haberin Devamı