Genelkurmay’ın, Cuma günkü haftalık brifingi beklemeden böylesine kapsamlı ve sert olarak nitelenebilecek bir açıklama yapmasının önde gelen nedeni, Radikal Gazetesi’nin Çarşamba ve Perşembe günü İbrahim Şahin’in ifadcesini yayınlaması olsa gerek. TSK böyle bir çıkışla Radikal’ın söz konusu yayını sürdürmesinin ve diğer medya kuruluşlarının aynı haberi kullanmasının önünü almak istemiş olabilir. Eğer TSK komuta kademesinin böyle bir amacı varsa, muhtemelen buna ulaşamayacaktır. Mahkemeler özel bir yayın yasağı getirmediği sürece, Şahin’in ifadesinde haber boyutu olduğunu düşünen medya kuruluşları herhalde yayınlarını sürdüreceklerdir.
Dünkü açıklamayla Şahin’in TSK’nın değişik kademeleriyle ilişkisi olduğu, hatta kendisinin onlar tarafından görevlendirildiği yolundaki ifadeleri, tartışmaya yer bırakmayacak şekilde yalanlandı. Fakat bu sefer Şahin’in neden böyle konuşmuş olduğu sorusu yanıtlanmayı bekliyor. Eğer TSK ile herhangi bir ilişkisi yoksa -ki Genelkurmay “kesinlikle yok” diyor- Şahin neden yalan söylüyor? Birileri Şahin’i kandırmış olabilir mi? Eğer böyleyse bu kişiler kim?
Taşan bardak
Kuşkusuz dünkü açıklamayı sadece Radikal Gazetesi’nin Şahin haberleriyle açıklayamayız. Şahin’in ifadelerinin, öteden beri Ergenekon ile ilgili belge ve bilgileri yayınlayan bazı gazeteler yerine, bu konuda daha az öne çıkmış olan Radikal’de yayınlanmış olmasıyla TSK’nın sabrının taştığı anlaşılıyor. Bu bağlamda “ifadeyi basına sızdıran veya servis edenler” tabiri kilit bir öneme sahip. Zira TSK uzun bir süredir bir yıpratma kampanyasıyla karşı karşıya olduğunu, bunun Ergenekon soruşturmasıyla birlikte zirveye çıktığını düşünüyor ve bütün bunları oldukça organize ve sistemli bir şekilde yürütüldüğüne inanıyor.
Açıklamanın en dikkat edilmesi gereken bölümü hiç kuşkusuz son paragrafı. Burada önce TSK’nın, “gelişmeleri büyük bir dikkatle yakinen izlemekte” olduğu ve “kendisini tahrik etmek isteyenlerin amaçlarına hiçbir zaman alet olmayacağı” belirtiliyor ve nihayet en çarpıcı cümle geliyor: “TSK, emir ve komuta birliği içinde bir bütün olarak, dimdik görevinin başındadır ve başında olmaya da devam edecektir.”
12 Eylül 1980 askeri darbesinin ana kavramı “emir-komuta zinciri” ydi. Bu nedenle dünkü bildiride “emir ve komuta birliği” vurgusu yapılmasının askeri darbe iması olduğunu söyleyenler çıkacaktır. Katılmıyorum. Bu vurgunun dört ayrı adrese beş ayrı mesaj içerdiğini söyleyebiliriz. Böylece:
1) Medyaya, “daha fazla üzerimize gelmeyin” denmiş olunuyor;
2) Genel kamuoyuna TSK içinde ayrışmalar, tartışmalar, gizli örgütlenmeler vs. olduğu yolunda çıkan ve çıkartılan söylentilerin doğru olmadığı ilan ediliyor;
3) Son dönemdeki gelişmelerden rahatsız olan TSK personeline moral veriliyor;
4) Şu ya da bu şekilde yasadışı faaliyetler içersinde olan TSK personeline (emekliler de dahil), başarı şanslarının olmadığı uyarısında bulunuluyor;
5) Bu açıklamanın bir diğer adresinin de hükümet olduğu açıktır. Aktütün haberlerinin ardından Org. Başbuğ “herkes tarafını seçsin” deyince Başbakan Erdoğan hiç tereddütsüz TSK’nın yanında yer almıştı. Dünkü açıklama bana Genelkurmay’ın hükümetten bu seferki talebinin çok daha yüksek olduğunu düşündürttü. Artık o bildiğimiz “organize ve sistematik” kampanyayı yürüten odakların bir şekilde saptanıp tasfiye edilmesini bekliyor olmalılar.
Peki AKP hükümeti bunu yapar mı? Sanmıyorum. Kaldı ki, istese de yapabileceğine çok emin değilim.
Dört adrese beş mesaj
Haberin Devamı