George W. Bush daha başkanlığının ilk yılı dolmadan 11 Eylül saldırılarıyla karşılaşınca önce büyük bir şoka girdi ama kısa sürede toparlanıp bundan istifade etmeye başladı. Birincisi gibi kılpayı bir şekilde ikinci kez başkan seçilmesinde 11 Eylül’ün ve El Kaide ile bir şekilde bağlantılı militanların Bali, İstanbul, Madrid, Londra gibi merkezlerde gerçekleştirdikleri terör saldırılarının payı çok yüksektir. Hatta önümüzdeki günlerde Amerikan topraklarında yeni bir saldırı olması durumunda Cumhuriyetçi aday John McCain’in seçilme şansının iyice artacağını da öngörebiliriz.
Ne var ki bu tespitlerden hareketle El Kaide’nin arkasında Washington’un bulunduğunu söylemek -ki bu görüşte olanların sayısı hayli fazladır- hiç doğru olmayacaktır. Kuşkusuz El Kaide’nin kökenlerini incelediğimizde karşımıza Sovyetler’in Afganistan işgaline karşı yürütülen cihat ve Amerikan, Pakistanlı, İngiliz, Suudi ve hatta Çinli istihbarat servislerinin ortak örtülü operasyonları çıkıyor. Yani El Kaide ve bin Ladin’in CIA’nin dünyaya bir hediyesi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Ama hemen ardından bunun bir bumerang gibi önce Amerikalıları (ve dolayısıyla CIA’yi) vurduğunu da eklememiz şart. Fakat El Kaide konusunda komplocu yaklaşımların daha baskın çıktığını da kabul etmemiz lazım. İşte “her şey ABD’nin (ve İsrail’in) bilgisi dahilinde yaşanıyor” anlayışı nedeniyle 11 Eylül tam anlamıyla anlaşılamadı, bundan gereken dersler çıkarılamadı ve sonuç olarak yeni terör eylemlerinin önü alınamadı.
Alınacağa da benzemiyor. Bush yönetiminin onca masraf ve uğraşa rağmen yedi yılda ulaşabildiği tek başarı Amerikan topraklarında yeni bir saldırı yaşanmamış olmasıdır. Buna karşılık dünyanın dört bir yanındaki Amerikan (ve Batı) hedefleri terörist saldırılara maruz kaldı bunların sonucunda sadece Amedikan vatandaşları değil, hatta daha fazla, söz konusu ülkenin masum vatandaşları hayatlarını kaybetti.
Bush’un hataları
Hep söylendi, tekrar tekrar söylenmeli: Bush’un en büyük hatası Afganistan’da sonuna kadar gitmemesi Usame bin Ladin’i bir türlü yakalayamaması ve sanki her şey halledilmiş gibi bütün enerjisini Irak’a kanalize etmesidir. Bush Irak’ı işgal ederken Saddam’ın El Kaide ile ilişkili olduğunu söylemişti. Bunun yalan olduğu ortaya çıktı. Ardından işgal sayesinde El Kaide kendine Irak’ta çok verimli bir faaliyet sahası buldu. Dünyanın dört bir tarafından gönüllüler Irak’ta profesyonel birer teröriste dönüştü. Daha önemlisi, Irak işgali El Kaide’ye muazzam bir propaganda imkanı sağladı.
Bush’un bir diğer vahim hatası, önce Büyük Ortadoğu Projesi’ni (BOP) ortaya atıp İslam dünyasında kafaları iyice karıştırması bir süre sonra bunun kendisine yarardan çok zarar getireceğini kavrayıp BOP’u rafa kaldırması oldu. Yani 11 Eylül’den sonra bir klişe haline gelen “Müslümanların kalplerini ve zihinlerini kazanma” yolunda çok para harcandı ama bir arpa boyu yol gidilemedi.
11 Eylül’ün ardından “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” denmişti. Evet yedi yılda çok şey değişmiş, El Kaide’ye yer yer ciddi darbeler indirilmiş olabilir, fakat geldiğimiz noktada iyimser olabilmek pek mümkün değil. El Kaide hâlâ herhangi bir zamanda, herhangi bir yerde, herhangi bir şekilde etkili eylemler düzenleyebilecek güçte. Acı örneklerini gördüğümüz gibi Türkiye de örgütün kapsama alanında. Fakat yakın gelecekte en fazla risk altında olanların, Almanya, Fransa gibi Batı Avrupa ülkeleri olduğunu düşünüyorum.
Çok şey değişti ama El Kaide bildiğimiz gibi
Haberin Devamı