‘Cemaatleri’ AKP ve Erdoğan’dan kopartmak mümkün mü?

Haberin Devamı

AKP iktidarıyla birlikte Türkiye’de İslami yapılanmaların durumunda, özellikle devletle ilişkilerinde büyük değişiklikler yaşandı, yaşanıyor. 2012’nin eylül ayında bu konu üzerine peş peşe iki analiz kaleme almıştım: Bir “devlet projesi” olarak Türkiye’de İslamcılık (http://rusencakir.com/Bir-devlet-projesi-olarak-Turkiyede-Islamcilik/1820) ve AKP’den bağımsız İslamcılık kaldı mı? (http://rusencakir.com/AKPden-bagimsiz-Islamcilik-kaldi-mi/1821)

Başlıklardan da anlaşılacağı gibi AKP iktidarının, esas olarak da Başbakan Erdoğan’ın, İslami hareketi sistemin dışından merkezine taşıdığına, onun sahip olduğu son “sistem karşıtı” reflekslerinden de arınmasını kolaylaştırdığına, bütün bunlara bağlı olarak İslamcılığın Türkiye’de günden güne cazibesini yitirdiğine inanıyorum.

Tabii çok önemli bir istisna var: Fethullah Gülen cemaati. 17 Aralık’tan bu yana yaşananlar bize AKP hükümetiyle Gülen cemaatinin yan yana duruşlarının aldatıcı, en azından geçici olduğunu gösterdi. Bir de, Erdoğan’ın diğer İslami çevrelere yoğun ilgi göstermesinin, onları kendi ekseninde toparlama çabasının, Gülen cemaatini dengelemek, onun dini alandaki bariz tekelini kırmak, en azından sarsmak arzusundan kaynaklandığının farkına vardık.

Erdoğan’ın Gülen cemaatinin bölünmesi konusunda da özel çaba sarf ettiğini, hatta son çatışmanın nedenlerinden birinin de bu olduğunu yeni yeni öğreniyoruz. Bir diğer öğrendiğimiz husus da AKP liderinin, Gülen cemaatini yalnızlaştırma noktasında diğer Nurcu gruplara özel olarak ilgi gösterdiği.

Yeni Asya’nın pozisyonu

10 gün önce Nurcuların cemaat-hükümet savaşına nasıl baktıklarını ele aldığımız yazıda bu konulara da değinmiştik (http://www.rusencakir.com/Nurcular-olup-bitenlere-ne-diyor/2481). O yazıda Yeni Asya grubu için “İlk başlarda cemaatten yana tavır aldıkları izlenimi doğdu, fakat bazı sözcüler bunu kısa sürede tekzip ettiler. Yine de Nurcular içinde cemaate en yakın grubun Yeni Asya olduğu söylenebilir” demiştik.

Yeni Asya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kâzım Güleçyüz tespitlerimize şöyle şerh düştü: “Bizi körlemesine ‘hükümet karşıtlığı gibi bir saplantı içinde’ ve sırf bundan dolayı ‘cemaatin yanında’ gibi göstermek isteyenler var. Duruşumuzun böyle olmadığını olabildiğince net bir şekilde açıkladığımızı sanıyorum. Bu açıklamalardan ‘durumu biraz toparlamak’ gibi sonuçlar çıkarılmasını yadırgıyorum. Tavrımızı net olarak ve tek cümleyle bir kez daha ifade etmek gerekirse: ‘Ne iktidar, ne cemaat.’ Asıl olan, hukuk ve demokrasi.”

Gülen cemaatinin tavrı

AKP iktidarı ve Erdoğan aracılığıyla sistemin merkezine yerleşen ve bunun nimetlerinden faydalanan İslami cemaatleri şimdi ciddi bir sınav bekliyor: 30 Mart yerel seçimleri. Eğer AKP’nin rakipleri daha önceki seçimlerde olduğu gibi CHP, BDP ve hatta MHP olsa cemaatlerin işi kolay olurdu, fakat iktidar partisi bu sefer bambaşka bir rakiple mücadele ediyor: Gülen cemaati.

Artık “bu seçimlerde Gülen cemaati kimi destekliyor?” sorusu anlamını kaybetti. Çünkü cevap belli, cemaatin temel sloganı “AKP’ye oy yok!” Cemaat mensuplarının, bu stratejiye bağlı olarak, AKP’li adaylara karşı en güçlü, seçilme şansı en yüksek aday kimse, eğer hakkında çok büyük şüpheler yoksa, ona destek verecekleri ve etki alanlarındaki seçmenleri de buna yönlendirecekleri anlaşılıyor. Eğer uygun hiçbir aday bulamazlarsa sandığa gitmemelerini bekleyebiliriz.

Diğer cemaatlerin tereddüdü

Lakin Gülen cemaatinin bu stratejilerine diğer İslami çevreleri dâhil edebilmesi çok kolay gözükmüyor. Kuşkusuz siyasi tercihleri AKP dışındaki parti ve adaylara yönelik olacak İslami gruplar var ancak onlar da bu duruşlarının Gülen cemaatiyle koordineli olarak görülmesinden rahatsız.

Başbakan Erdoğan ve ailesinin doğrudan rüşvet ve yolsuzluğa karıştıklarını kanıtlama ve bu yolla İslami cemaatleri AKP’den uzak tutma yolundaki çabalar, en azından şimdilik, fazla etkili olmuşa benzemiyor, hatta tam tersi sonuçlara bile yol açıyor olabilir. Bunun akla gelen ilk üç nedenini şöyle sıralayabiliriz:

1) Erdoğan bütün iddialara karşı direnmeyi, ayakta kalmayı ve tabanını kontrol etmeyi beceriyor;

2) Diğer İslami yapılar, son yıllarda kendilerini iyice etkisizleştirip marjinalleştiren Gülen hareketini hem kıskanıyor, hem ona imreniyor, ama en önemlisi ona güvenmiyorlar;

3) Gülen hareketi Erdoğan’ın ve belki de AKP hükümetinin tasfiyesi hâlinde Türkiye’yi kimlerin nasıl yöneteceği konusunda somut bir şey söyleyemiyor. Daha önemlisi, İslami grupları Erdoğan ve AKP’den sonra Türkiye’nin kendileri için daha cazip bir ülke olacağına ikna edebilmeleri mümkün gözükmüyor.

DİĞER YENİ YAZILAR