Tarih tekerrürden ibaret midir gerçekten? Dün TBMM’de CHP lideri Baykal ile MHP lideri Bahçeli’yi dinlerken, 22 Temmuz seçimleri öncesi Anadolu’da izlediğim mitingler aklıma geldi. Muhakkak bazı yaklaşım ve üslup farkları vardı ama iki lider 22 Temmuz öncesi bir nevi dil birliğine sahiptiler. İkisi de seçim kampanyalarını terörle mücadele temeline oturtuyor ve AKP ile Başbakan Erdoğan’ı bu konuda hevessiz, heyecansız ve başarısız olmakla suçluyorlardı. Söylem düzeyinde sağlanan bu ittifak “solcular CHP’ye, sağcılar MHP’ye” propaganadsını yapan çevrelerin iştahlarını kabartıyordu. Ancak yürümedi, bu dil birliği, AKP’nin yüzde 47 oy oranına erişmesini engelleyemedi, belki de yardımcı oldu.
Harekat onları birleştirdi
Seçimlerin hemen ardından MHP, belki de CHP ile özdeşleşmiş imajından da rahatsız olarak Abdullah Gül’e cumhurbaşkanlığı yolunu açtı. Birçok “derin” çevrenin itirazlarına rağmen MHP, CHP ile arasını daha fazla açmaya özen gösterdi ve en son üniversitelerdeki başörtüsü yasağının kaldırılması girişimiyle yollar iyice ayrıldı. Öyle ki, seçim öncesi iki partiyi birleştirmeye çalışan odaklar MHP’ye yüklenmeye; AKP’yi destekleyen çevreler de yüceltmeye başladılar.
Ama burası Türkiye. Daha başörtüsü süreci sona ermeden Meclis’teki partiler yeniden 22 Temmuz öncesi pozisyonlarına meylettiler. Bunun tetikleyicisiyse kara harekatı oldu. Daha doğrusu harekatın beklenmedik bir şekilde sekiz günde tamamlanması.
Geçen hafta Baykal ile Bahçeli, TBMM gruplarında yaptıkları konuşmalarda TSK’yı eleştirmede birleştiler ve herkesi şaşırttılar. Dünse Başbakan Erdoğan sadece Sosyal Güvenlik Yasası’ndan bahsedip siyasi konulara hiç girmezken Baykal ile Bahçeli yine ağırlığı terör, PKK, Irak Kürtleri, ABD ile ilişkiler gibi hassas konulara verdiler. Ve nerdeyse birbirinin aynısı cümleler kurdular.
Ortak noktalar
Şöyle ki her iki lider de:
“Harekatın başlama ve bitişinde ABD’nin bilgisi ve dahli olduğuna;
“Önce Gates, ardından Bush’un açıklamalarının bunu kanıtladığına;
“Zaten hedefin PKK’nın bütünüyle tasfiyesi olmadığına;
“Bu nedenle harekatın bilerek kısa tutulduğuna;
“Böylelikle askeri yöntemlerle çözümün imkansız olduğunun gösterilmek istendiğine;
“Bunun hemen ardından Amerikalı üst düzey komutanların “PKK ile müzakere şart” diyerek Türkiye’yi masaya oturtmak istediklerine;
“Buna paralel olarak ‘siyasi çözüm’ formüllerinin kamuoyunun gündemine hükümet tarafından bilinçli olarak sokulduğuna;
“Öte yandan harekat sayesinde Talabani’nin ziyaretine zemin hazırlandığına;
“Bu ziyarette Talabani’nin pek bir şey vermeyip çok şey aldığına;
“Bundan sonraki aşamada AKP hükümetinin Barzani yönetimiyle temasının söz konusu olduğuna inanıyorlar.
“Büyük senaryo”
Baykal bütün bu tabloyu “büyük bir kurgu”, “büyük bir senaryo” olarak niteledi ve “CHP olarak bu senaryoda asla rol almayacağız” dedi. CHP liderinin hedefinde AKP ve kısmen DTP vardı.
MHP lideriyse AKP ve DTP’ye ek olarak “bölünme reçeteleri”nin demokratik tartışma ortamında ele alınmasını savunan “siyaset dışı geniş bir cephe” nin bulunduğunu ileri sürdüğü ve bunun içine “bir grup İstanbul sermayesi, basının önemli bir bölümü ve yabancı fonlarla beslenen sivil toplum kuruluşları”nı koydu.
Bahçeli “Türkiye’yi bölmeyi amaçlayan tahriklerin ve süreçlerin pervasızca sürdürülmesi iç çatışma dinamiklerini kontrol edilemez bir noktaya taşıyacak ve Türkiye korkarız ki bir kavga ortamına sürüklenecektir” dedi ki son üç ayda MHP liderinin grup toplantılarında en az beş kez benzer bir “iç çatışma” uyarısı yaptığının altını çizmek lazım.
Tekrar CHP ile MHP’nin benzeşmesine dönecek olursak. Seçim öncesi Baykal bir sorum üzerine MHP ile hiçbir organik temaslarının olmadığını söylemişti. Bu sefer de her iki liderin birbirleriyle koordinasyon içinde hareket etmedikleri ortada. Bu da durumu daha ilginçleştiriyor ve önemli kılıyor.
Şurası kesin: Bahçeli’nin Kürt (kendi deyimiyle bölücü terör) sorunu üzerine yaptığı konuşmalar şüphesiz ülkenin bir bölümünün hassasiyetlerini yansıtmaları açısından önemli, ancak bunlarda şaşırtıcı ve yadırgatıcı pek bir şey yok. Baykal’a gelince, orda bir durup düşünmek şart: Milliyetçi bir dalga, Baykal dahil CHP tabanını da mı derinden etkiliyor, yoksa CHP lideri, kafaları karışık bu kitleleri peşinden mi sürüklüyor.
Baykal ile Bahçeli: Sanki tek partinin eşbaşkanları
Haberin Devamı