Uzun bir aradan sonra dün grup toplantılarını izlemek için Meclis’teydim. Partiler 30 Mart yerel seçimlerinin yorgunluğunu pek atamamış gibiydi. Dünün en ilginç olayı, Selahattin Demirtaş ve Sırrı Sakık dışında BDP’li milletvekillerinin tümünün katıldığı HDP’nin ilk grup toplantısını yapması ve kürsüde çiçeği burnunda partinin Eş Başkanı Sebahat Tuncel’in olmasıydı. Tuncel’in konuşmasının ardından yıllarca sürgünde yaşadıktan sonra birkaç gün önce ülkeye dönen Şerafettin Kaya ve Serhat Bucak kürsüye çıktı.
Dün ilk olarak, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi dinledik. Bahçeli önce 1 Mayıs konusunda hükümetin pozisyonuna yakın şeyler söyledi, 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama ısrarlarını eleştirdi. Ardından, uzun uzun, çözüm sürecini ele aldı. Şu iki cümle onun ve partisinin bu sürece nasıl baktığını özetliyor olsa gerek: “Başbakan PKK’nın gizli hayranı, gizli mensubu, gizli militanı gibi hareket etmektedir” ve “Hükümet, milletimizin aleyhine ne varsa özgürleşme, demokratikleşme, sivilleşme bahanesiyle benimsemekte ve kutsamaktadır.”
Bahçeli konuşmasında tabii ki Başbakan’ın 1915 olayları nedeniyle hayatlarını kaybeden Ermeniler için yayınladığı taziye mesajını da hedef aldı. MHP’den sonra AKP grup toplantısı vardı. Erdoğan “Geçmişin korkularını tek tek söküp atıyor, Türkiye’nin önündeki korku duvarlarını yıkıyoruz. Her hadiseyle yüzleştik, yüzleşiriz. Biz ortak acılarımızı paylaşmaya hazırız. Korkmadan tokalaşarak konuşmaya hazırız” diyerek geri adım atmadı.
Gülen’le birleşen yollar
Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck’un ODTÜ’de yaptığı ve Türkiye’nin hukuk devleti, temel hak ve özgürlükler ile demokrasi konusundaki eksikliklerini gündeme getirdiği konuşma Başbakan’ı belli ki çok rahatsız etmiş. AKP liderinin Gauck’a yönelik sözlerinden şu cümleyi özel olarak değerlendirmek istiyorum:
“Almanya’da ‘Ali’siz Alevilik’ denen bir olay var. Yani ateist bir anlayışın, Alevilik kisvesi altında, kendilerinin de desteklemiş olduğu bir yapı var.”
“Ali’siz Alevilik” denen olguyu tartışmaya geçmeden önce hafıza tazeleyelim: Pennsylvania’da yaşayan Fethullah Gülen, ocak sonunda, yani 17 Aralık sürecinin en kızgın günlerinde, yıllar sonra bir TV mülakatı verdi. BBC muhabiri Güney Yıldız’ın, Cemaat’in önayak olduğu cami-cemevi projesine bazı Alevilerin itirazlarını hatırlatması üzerine Gülen şöyle konuşmuştu:
“Asimilasyon mevzuunu bazıları dillendirdiler. Bu dillendirenler arasında bazen Hazreti Ali’yi tanımayanlar var ki bunlara Ali’siz Aleviler deniyor genelde. Yani ‘Ali sembolik bir kahraman, bazı şeylere başkaldırmış, bundan dolayı da takdir edilecek bir insan. Ama Ali Müslümandı, Ali’nin dini düşüncesi şuydu buydu gibi meseleler bunlar bizi çok alakadar etmez’ diyenler büyük ölçüde karşı çıktılar. Zannediyorum bir gün onlar da pişman olacaklar.”
Yanlış ve sakıncalı
Görüldüğü gibi Aleviler söz konusu olduğunda Sünni camiada en kanlı bıçaklı olan yapılar bile kolaylıkla benzer yaklaşımlar sergileyebiliyor. Peki nedir bu “Ali’siz Alevilik”? 1995 temmuzunda Milliyet için “Değişim Sürecinde Alevi Hareketi” başlıklı 12 günlük yazı dizisi hazırladım. (http://www.rusencakir.com/Degisim-Surecinde-Alevi-Hareketi-1/2252 ) Dört yıl sonra yine Milliyet’te İhsan Yılmaz ile birlikte “Yolunu Arayan Alevilik” (http://www.rusencakir.com/YOLUNU-ARAYAN-ALEViLiK-1/210 ) diye bir haftalık bir başka dizi yaptık. O çalışmalar sırasında Hz. Ali’yi iyice sembolikleştiren bazı Alevilik yorumlarıyla karşılaştım. O yorumları benimseyenler Aleviliği İslam dışında bir inanç olarak da görebiliyordu. Bu tür yaklaşımlara “Ali’siz Alevilik” denmesinde, gazeteci-yazar Faik Bulut’un bu adla epey ilgi gören bir kitap yazması muhakkak etkili olmuştur.
Fakat Aleviliği İslam dışı görenlerin bu camia içinde hep az, hatta marjinal kaldıklarını gözledim. Geçen süre zarfında durumun değişmediğini duyuyor ve görüyorum. Örneğin son olarak Berkin Elvan’ın Okmeydanı Cemevi’nde düzenlenen cenaze töreninde, ardından aynı yerde yapılan iki ayrı anmada da Alevi dedelerin dualarının İslam içi olduğu apaçıktı.
Bazı Alevilerin Aleviliği İslam içinde görmemeleri kendilerini ilgilendirir. Nitekim Aleviler kendi aralarında bu tür meseleleri yıllardır tartışıyor, daha da tartışacaklar gibi. Ama sayıca daha kalabalık olan Sünnilerin, hele devlet iktidarının ve/veya küresel bir cemaatin liderlerinin/sözcülerinin bu tartışmaya hoyratça müdâhil olmaya kalkmaları akıl kârı değil. Alevilik içindeki farklı yorumların özgül ağırlıklarını tam hesap etmeden veya bilinçli bir şekilde çarpıtarak bu camia hakkında bazı tasvirler yapmaları da doğru değil. Hele işin içine yabancıları katarak olayı kriminalize etmeye çalışmaksa çok sakıncalı.
Ali’siz Alevilik meselesi
Haberin Devamı