Yemek yerken dişimin çatırdadığı an...

Antalya’da çocuklar dinlenirken, yazılar yazdığım, uzun yürüyüşler ve yüzüşlerle dinlenmeye çalıştığım günlerde; mutlu bir akşam yemeği esnasında; nasıl olduğunu anlayamadığım bir olay başıma geliyor...

Akşam çok sevdiğim restoranda yemeğimi yerken; çataldaki eti ısıracakken, dilim o hızla çatalla temas ediveriyor...

Ani ve olağandışı bir sızı duyuyorum alt dişimde...

***

Kötü bir şeyin olduğunu anlıyorum...

Ancak böyle anlarda insan; “kötü şeyle yüzleşmek istemiyor...”

Gerçekten bir süre için gerçekten kaçabileceğini zannediyor...

Alt dişimin bir kısmının kırılarak çıktığını düşünüyorum...

Dilim yavaşça dişime dokunuyor...

Hayret diş yerinde duruyor...

“Aman canım evham yapmışımdır...” diye geçiriyorum içimden...

Kökünden ağrımaya başlayan dişimle değil, diğer dişlerimle yemeği bozuntuya vermeden tamamlamaya çalışıyorum...

***

Ertesi sabah, öğlen hasarlı dişimin etrafına lokma götürmemeye çalışıyorum;

Ancak yine de dişimde bir şeyler olduğunun farkındayım...

Sonunda aklıma, dişimin kökünden sallanıp sallanmadığına bakmak geliyor...

Haberin Devamı

O an fark ediyorum ki, dişim kökünden hafif sallanıyor ve yeni ani bir darbeyle tamamen çıkması an meselesi görünüyor...

***

Böyle anlarda, insan önce sağlığını değil, zevahiri kurtarmayı düşünüyor...

“Ya dişim tamamen kopar, dişsiz halde ortalıkta dolaşırsam” düşüncesi beni sonsuz evhamlara sürüklüyor...

***

Hemen geçen yıl Newyork’ta dünyanın en iyi estetik diş hekimliği ödülünü alan, Kolej’den ilkokul arkadaşım

Galip Gürel’e mesaj atıyorum...

-“Dişim sallanıyor... Antalya’dayım... Pazartesi kliniğinden acil randevu verdirebilir misin?..”

***

Bir taraftan da düşünüyorum...

Amerika’daysa bu saatte uyuyor...

Japonya’daysa uyumak üzere...

Uluslararası bir konferansta mı, tatilde mi, okyanusta dalışta mı, araba yarışında mı, rally’de mi kim bilir nerede?..

Çünkü okul arkadaşım bunların herhangi birinde olabilir...

En büyük ihtimal bu...

En küçük ihtimal ise, kısa zamanda bana cevap verebilir bir pozisyonda olması...

***

Evrensel gücün yanımda olduğunu Galip’ten gelen telefon mesajıyla anlıyorum...

Haberin Devamı

-“Reha’cığım Pazartesi 12 uygun mu sana?..” diyor...

Körün istediği bir göz...

Allah veriyor iki göz...

Pazartesi 12’de estetik diş hekimliği dalında New York üniversitesinin birincilik ödülünü alan arkadaşımın kliniğindeyim... O esnada Pazartesi günümün nasıl geçeceği hakkında en ufak bir bilgim yok...

*****

“DİŞ DOKTORUNA METAZORİ GİTMEK...”

Diş doktoruyla, hastası arasındaki ilişki, kadınların jinekologlarıyla ilişkisine benziyor...

Ailene duyabileceğin bir güven duygusunun benzerini duymalı insan diş doktoruna...

Aksi halde, toplumsal algı; insanları diş hekiminden o kadar soğutuyor, ürkütüyor ve korkutuyor ki dişe bir şey olsa bile;

Çok zaruri haller dışında;

“Boşver kalsın, diş doktoruna gideceğime, kendi kendime antibiyotik alarak hallederim...” duygusu insana hakim oluyor...

***

Şansım var ki Galip o gün klinikte...

Uzanmış yatar ve makus kaderimi beklerken, yanıma geliyor gülen gözleriyle;

-“Metazori gelirsin böyle değil mi?..” diyor...

Klinikte çalışan akıllı ve güzel diş hekimi hanımların da bu konuda eğitimli olduklarını çok geçmeden fark ediyorum...

Haberin Devamı

Bir tanesi, beni suçlu hissettirecek cümleyi anında ediveriyor:

-“Kayıtlarımıza göre en son 2008 yılında diş temizliğine gelmişsiniz... Sonraki yıllarda?..” diyor ve soru işareti olarak devamını bana bırakıyor...

Cevabın vahimliğinden suçlu hissettirecek beni besbelli...

***

Oysa ben Wimbledon tenis turnuvası finallerindeki “as (eys)”leri andıran vuruşlara alışkınım...

Hemen cevap veriyorum:

-“İçiniz rahat olsun... Sizden başka bu yıllar içinde hiçbir diş hekimine ve kliniğe gitmedim... Buradan başka bir yere zorunlu olmadıkça gitme ihtimalim yok... Rahat edebilirsiniz...”

***

Salvoyu böylece savuşturduktan sonra, Galip’ten müjdeyi!! alıyorum...

-“Dişlerden biri sallanıyor... Kurtaramayız... Yandakini de almamız gerek... Sana müthiş bir teknik uygulayacağım... Şansına bak ki Eric de burada...

Belçikalı implimentasyon uzmanı uluslararası bir diş hekimi Eric... 6 ayda ya da yılda bir buraya geliyor...

Şansına Cumartesi geldi, yarın (Salı) gidiyor... Belki o yapar dişlerini...” diyor Galip...

Haberin Devamı

***

Adam, Türkiye’ye birkaç ameliyatı iki üç gün içinde yapmak üzere geliyor...

Sabahtan akşama kadar ameliyatlarda...

Araya dereye benimki de sıkışacak...

Eğer kabul ederse tabii...

***

“Eric...” diye sesleniyor Galip...

Kuantum’a bak;

“En iyi estetik diş hekimi ödüllü doktorun yanı sıra, benim diş bir de Belçika’lı uluslararası implimentasyon uzmanı diş hekimi ellerinin ustalığına kalacak...”

-“Kuantum bu...” diyorum...

Galip gülümsüyor...

*****

ERİC İSİMLİ BELÇİKA’LI DOKTOR...

Yavaş yavaş Eric’e bu kadar işin arasında beni ameliyat ettirmenin stratejik planlamasına girişiyor...

-“Ben dişi şöyle şöyle yapmayı düşünüyorum...” diyor Eric’e...

-“Sen ne dersin..”

Eric birkaç eklemede bulunuyor... Tam bu esnada beni tanıştırıyor Eric’le...

-“Reha benim okuldan arkadaşım... Önemli bir köşe yazarıdır... Kötü bir şey yazmaz... Hak etmediğin müddetçe tabii...” diyor kahkahayı basıyor...

***

Eric’in son anda çıkan hastayla “mukadderatına metazorikman boyun eğdiğini” o anda hissediyorum...

Eric Van Dooren, Galip Gürel ve pamuk elli hanım doktorlar benim dişlerimi bir günde yapacaklar... Mutluluk hisleri kaplayıveriyor içimi...

***

Farkında değilim daha o sırada;

Birkaç saate kadar ağzımın içini ipliklerin kaplayacağını...

Zavallı dişlerimin; bir dikiş atölyesinde takım elbise gibi dikileceğini...

Benim bu dikişi, elbise provası izler gibi izleyeceğimi...

Kader ağlarını örüyor...

Ben daha farkında değilim...

Eric’in benim ameliyatımı yapacağının mutluluğuyla başım dönmüş, kendimi ulusal ve uluslararası diş hekimlerine teslim etmenin sarhoşluğu içindeyim...

Birazdan ağız bölgem öyle bir sarhoş olacak ki, mutluluk sarhoşluğumu anımsamayacağım bile...

DİĞER YENİ YAZILAR