Dün bir kaç yakın arkadaşımla; öğle saatlerinde uzun bir sohbete dalıyorum...
Bir ufuk turu kıvamında, konudan konuya atlıyoruz, bir arada...
Her konudan dersler, öğretiler çıkartıyor; gırgır ve şamata yapıyoruz...
Gırgır ve şamata dozu yerinde, öğreti ve entelektüel yüzleşme ise tadı kıvamında doyulmaz bir sohbet biçiminde sürüyor...
***
Sohbetin entelektüel boyutuna gelindiğinde laf dönüyor, dolaşıyor;
Türkiye’de “savaş sanatını bildiği”ni zanneden kesimlerce bolca edilen bir lafa takılıyor...
O söz şöyle:
-“Nehir kenarında yeterince beklersen;
Düşmanlarının cesetleri yüzerek gelir; önünden geçerler...”
Sözü söyleyen Çinli, filozof, komutan ve askeri bilge Sun Tzu...
***
Çok uzun yıllar önce bu sözü duyuyorum...
Duyduğum ilk andan itibaren; sözün altında yatan ‘mistik’ anlamı fark ediyorum...
O zamanlar uzak doğu felsefeleriyle, Budizm’le, Kuantum’la bu kadar fazla ilgilenmediğim yıllar...
Ancak “doğu mistisizminin içeriğini bilenler; nehrin kenarında yeterince beklersen derken, ‘bekleme’ sözcüğünde fiilin pasif bir içerik” taşıdığını kavrarlar...
***
Sun Tzu; yıllara meydan okuyan bu sözünde;
“Nehrin kenarında yeterince beklemeyi bilirsen, sana kötülük yapanların cesetlerinin önünden geçtiğini görürsün” diyor...
***
Ne var ki; ünlü sözü hayatına rehber edindiğini söyleyen “Türkiye’deki muhteris kalabalık”, “nehir kenarındaki ‘beklemeyi savaşma olarak’ alıyor;” ve tarihi sözü pratikte şöyle değiştiriyor:
-“Nehrin kenarında savaşarak, ölmeden yeterince bekleyebilirsen; düşmanlarının cesetlerinin önünden geçtiğini görürsün...”
***
Külliyen yanlış bir “okuma”...
Sun Tzu ise tam tersini söylüyor...
-“Hiçbir şey yapmadan beklemesini becerebilirsen eğer” diyor;
-“Sana kötülük yapanların cesetlerinin önünden birer birer geçtiğini göreceksin...”
***
Türkiye’de Sun Tzu’nun sözünü referans aldığını söyleyen bir sürü adam yıllardır;
-“Nehrin kenarında oturmuş intikam saatini bekliyor...”
Düşman saydığından intikam almak için her yolu deniyor, sonra da oturup, nehrin önünden ‘düşmanlarının cesetlerinin geçmesini’ arzu ediyor...
Bir müddet sonra gerçekten “düşman saydıklarından bir bölümünün cesedi nehirden geçiyor, geçmesine...”
Ama o cesetler savaşın doğal sonucu oluşan ‘metaforik cesetler...’
***
Nehrin kenarında, hayatın karmik sonuçları çerçevesinde beklediğiniz; kendiliğinden oluşan “cesetler” değil...
Onlar; Çinli bilgenin sözlerini anlamadıklarından, “nehirde oturmuş, intikam ateşiyle kıvranarak kendilerine düşmanlık edenlerin cesetlerinin geçmesini” bekliyorlar...
***
Dün dostlarıma; Çin’li bilgeyi kendi ihtirasları için kurban edenlerin, bu sözün sonuçlarını yaşayamayacaklarını anlatıyorum...
-“Çin’li bilgenin sözlerinde kastedilen; düşmanlara karşı intikam peşinde koşmama, seyir halinde kalma durumudur... Onlara ters köşe yapıp, intikam almaya çalışarak, nehrin yanında beklemek ve cesetlerin geçmesini ummak; başına bela almaktan başka hiç bir sonuç vermez...” diyorum...
Dikkatlice bakıyorlar yüzüme...
*****
‘SAVAŞMADAN KAZANILAN SAVAŞ’
The Art Of War; Savaş Sanatı kitabı, dünyanın en eski savaş strateji kuramı olarak kabul görüyor...
Onüç bölümde toplanan yazılar; Çin’de eski dönemlerde kullanılan savaş ilkelerinin toplu bir sunumu niteliği taşıyor...
***
Nitekim tıpkı söylediğim gibi; Sun Tzu bu sohbetlerde “Gerçek Zafer”i tam tersi bir biçimde tanımlıyor:
“Gerçek zafer...” diyor;
-“Savaşmadan kazanılan zaferdir...
Gerçek önder, savaşmadan kazanan önderdir...”
***
Bu yazıların temel anlayışı, dostlarıma söylemediğim şu felsefede düğümleniyor:
-“Kainatın bütünlüğünün doğal akışına yönelik her türlü müdahale ve zorlama ‘tükenme’nin işaretidir...
Evrenin bütünlüğünün akışına uyum sağlamak önemli ve esastır...”
***
Bu felsefeyi bildiğimden; hayatın şifrelerini deşifre etme dışında hiç bir şey yapmıyorum...
Hayatıma, aileme, çocuğuma, çocuğuma kast edenler; sadece kimlikleri ve yaptıklarıyla deşifre oluyorlar...
Onun dışında; ‘evrenin doğal akışını bozacak’ intikam ateşiyle dolu herhangi bir zorlamada bulunmanın, doğru olmadığını biliyorum...
***
Dün masada arkadaşlarımdan biri soruyu soruyor:
-“Peki sen ne yapıyorsun, böyle durumlarda?..” diyor...
-“Yapılanları ortaya çıkartıyorum... Hepsi bundan ibaret... Başkaca hiçbir şey... Hayat yapılanları yanlış görüyorsa, doğrusunu gösterir... Yapılanlar ‘iyi’yse, yapana ‘iyi’ sonuç verir...
Yapılanlar “kötü”yse yapana ‘kötü’ sonuç verir...
Benim bir şey yapmama gerek yok ki...
Ben bir şey yaparsam ‘evren’in iradesine müdahale ederim...
Evren kendi iradesine müdahaleyi kabul etmez... Müdahale edene; müdahale edemeyeceğini olaylarla gösterir...”
***
Çin’li düşünürün savaş stratejisiyle ilgili sözlerini yazmamın nedeni; bu konuda inanılmaz bir düşünce kirliliği oluştuğuna inanmam...
Her konuda varolan yarı aydın tavrı burada da kendini gösteriyor...
“Ringo’nun İntikamı”nı andıran bir spagetti-western sinema senaryolarından öykünme entelektüel birikim, Çinli bilgelerin savaş stratejileri kitaplarına meze ediliyor...
Egosantrik bir muhteris sosun bulamaçında...