Anna Rusya’da yaşayan genç ve güzel bir kadın doktordur...
Kocası Vasili’ye aşıktır...
Vasili de ona...
Karı koca aşklarının ve beraberliklerinin düzeyini “dünyanın en güvenli evlilik ilişkisi“ olarak nitelerler...
Dönem Sovyetler Birliği’nde komünist lider Stalin dönemidir...
Stalin 25 yıldan fazla bir süredir ülkeyi yönetmektedir ve hastadır...
Başında ve sağ bacağında dayanamadığı ağrılar vardır...
Görevliler geniş bir tarama yaparlar...
Stalin’i tedavi etmek için “Şifalı ellere sahip olan doktor Anna’yı bulurlar...”
Stalin Anna’nın elleriyle vereceği enerjiyle tedavi edilecektir...
Ürolog olmasına rağmen, doktor kadının ellerinin şifa veren bir özelliği vardır...
***
Anna küloduna kadar soyularak arandıktan sonra “Yoldaş Stalin”in odasına alınır...
Gece Stalin’e şifalı elleriyle enerji verir...
Kadının verdiği enerjiyle önceleri göğsü yanmaya başladığında Stalin şüphelenir...
Sonra kadın doktorun işini yaptığını anlar ve derin bir uykuya dalar...
Anna sabaha kadar başında bekler...
Stalin “tedavi için Anna’yı yeniden arayacaklarını“ söyler...
***
Bir sonraki tedavide; genç kadına bu gizli tedavi görevinin kimse tarafından duyulmaması için kocasından boşanmasını talep eder...
Kocasının ağzından çıkacak tek bir sözcük Stalin’in rakiplerinin eline koz verecek ve işleri berbat edecektir...
Anna aşık olduğu kocasına “parti içinde güçlü olan bir adamın evinde kaldığını” söyleyerek, boşanacağını bildirir...
Bir bakanlıkta bilimadamı olan yakışıklı kocası Anna’nın bu sözlerinden yıkılmıştır...
Karısına deli gibi aşıktır ve karısının da iki gün öncesine kadar ona deli gibi aşık olduğunu bilmektedir...
Moskova’daki bir oda bir salondan oluşan minik evlerinde mutlu bir beraberlikleri vardır...
Ancak Anna ayrılma konusunda kararlıdır...
Aksi halde kocasının öldürüleceğini bilmektedir...
***
Kocasından ayrılmak zorunda kalır genç kadın...
Bu arada hastanenin baş hekimi Anna’yla “yatmak istemekte ve bunun için onu görevini aksatıyor diye partiye ihbar etmeyi aklından geçirmektedir....”
Genç kadını; kurallara riayet etmediği için “Parti”ye şikayet eden bir rapor yazar ve Anna’ya;
-“Bu raporun gitmemesi için ne yapman gerektiğini biliyorsun...” der...
***
Beri taraftan Anna kocasından ayrıldığı halde, “kocasının neyi ne kadar bildiğini” öğrenmek için gizli servis kocasını ‘sorgu’ya alacaktır...
Stalin kocasının “tek hayası olduğunun”, sorgu esnasında ortaya çıktığını, tedavi sırasında Anna’ya söyler...
Anna sorgunun nasıl geçtiğini anlamıştır...
Yıkılır...
Yine de “kendisini tedavi ettiren bu adamı” zorunlu olarak tedaviye devam eder...
Stalin Anna’nın annesini ve dayısını da içeri aldırır, sonra serbest bırakarak, kızı kendisine bağlamayı amaçlar...
***
Genç kadın ise; içeriye alınan annesi ve dayısı...
Ne kadar bilip bilmediğini öğrenmek için sorguya alınan ve sorguda tek hayalı olduğu ortaya çıkan kocasının trajik hali...
Kendisiyle “yatmak isteyen”, gerçekleşmeyince onu ihbar eden hastanedeki başhekimi...
Ve ölümcül ağrılarını geçirmek için kendisini ona tedavi ettiren, kocasını, annesini, dayısını sorguya aldıran Stalin’in arasında sıkışıp kalmıştır...
Çok güçlüdür buna rağmen intiharı düşünür...
Moskova ve Gürcistan’da geçen olaylar 1952 yılının kış ve ilkbahar başını gösterir...
***
Film aslında Stalin’i anlatan, yönetmenliğini ve senaristliğini Marc Dugain’in yaptığı Une Execution Ordinaire (SBir İnfaz) isimli bir Fransız filmi...
Ancak filmi Stalin gerçeğinin ötesinde;
Genç, güzel ve işini iyi yapan bir kadın doktorun...
Kocasının, annesinin, dayısının içeri alındığı, kendisinin başhekim tarafından cinsel ilişkiye girmediği için ‘üst’lere ihbar edildiği...
Herkesin birbirini ihbar ettiği,
ihbarın kişisel rant sağladığı bir toplumda;
Hayatın insanlar için nasıl cehenneme çevrildiğini gözlemleyerek izlerseniz...
Herkesin birbirinden korktuğu “korku toplumlarında”, nelerin yaşanabileceğini görürsünüz...
***
Herkesin herkesi ihbarını dolaylı teşvik eden...
Özel harp savaş yöntemlerini ‘bazı insanlar için’ yapılabilir kılan, sistemler bir süre sonra Anna ve kocası Vasili’nin trajedisini vatandaşlarına yaşatırlar...
Böyle toplumlarda gizli katiller cirit atarlar...
“Özel harp yöntemleri ve psikolojik savaşlarla,” insanları lince tabi tutan ve böylece kendilerine çıkar sağlayan bu katiller...
Giriştikleri “taamüden cinayetleri”;
basit, sıradan ve küçük kişisel çıkar ve saiklerle yapabilirler...
Çünkü ortam onların cirit atması için müsait bir zemini hazırlamıştır...
Genç kadın doktor Anna ile yakışıklı kocası Vasili’nin doğacak çocuklarıyla yaşadıkları trajik öyküyü görmek istiyorsanız “Stalin; (Sıradan Bir İnfaz) filmini mutlaka izleyin...”
İzlemek bilmek...
Bilmek ibret almak...
İbret almak insanlık için katacağınız değerlere karşılık vermektir...
Bilmek aydınlanmaktır...
ÜNAL AYSAL’A SON SÖZ; DOST BİRİKTİREREK GİDİN, DÜŞMAN BİRİKTİREREK DEĞİL!..
70 yılı aşan hayat yolculuğunda böylesine başarılı olmuş...
Uluslararası çapta işler yapmış...
Zengin, kariyerli ve “batılı enternasyonel çapta bir işadamı“nın, Galatasaray’ı terk ederek gitmesi...
Görev süresinin bitimini bile beklememesi...
Sezonun ortasında ayrılıp gitmesi...
Mantıklı ve rasyonel bir durum değil...
***
Ünal Aysal, hayata yeni başlayan bir çömez değil ki; “hayatın gerçeklerini bilemedi, tecrübesiz davrandı...” diyelim...
Kimse boşu boşuna bir yerlere gelmez...
Milyar dolarlık bunca işi yapan bir adam da; “hiçbir aseti olmadan, bunları sağlayamaz...”
***
O zaman problem neydi acaba?..
Bosfor turizmde turist rehberliğinden çıkıp; uluslararası ihalelerin altında imzası bulunan milyarlarca dolarlık bir işadamı haline gelen Aysal, niye Galatasaray mecrasını böyle tamamlamak zorunda kaldı?..
Bu kadar başarılı bir işadamına “yaşam koçluğu“ yapmak haddim değil...
Görevim de...
Ama bu soruya kendi kendine iyi bir cevap bulmak ve hayatını, ilişkilerini gözden geçirmek zorunda...
Hala “hata“ yapmaya devam etmek istemiyorsa...
Çünkü hayatta dost biriktirerek gitmek önemli...
Düşman biriktirerek değil...