Dün bir arkadaşımla telefonda konuşuyorum...
Beyin cimnastiği yapıyoruz...
-“Onun yerinde değilim... Ama ben Tayyip Erdoğan’ın yerinde olsam AKP-CHP koalisyonunu ilk tercih yaparım...” diyorum...
-“Neden?..” diyor arkadaşım?..
-“Geniş tabanlı bir hükümet... Meclis Başkanı da Deniz Baykal’sa, üçgenin sacayakları tamamlanıyor...
Artık Başkan gibi davranmayıp, Anayasal sınırlara çekilen bir Cumhurbaşkanı modeline geçerse, bu formülde rahat eder...
Üstelik çözüm süreci de devam edeceğinden, bu konuda sıkışmaz...”
***
-“Cumhurbaşkanı için bu formül AKP-MHP koalisyonundan daha geçerli ve rahat...
O koalisyonda CHP dışarıda kalacak, HDP dışarıda olacak...
Türkiye iki keskin kampın içine girecek... Cumhurbaşkanı suçlamaların iyice hedefine oturacak... O formül ‘Cumhurbaşkanı için’ rahat bir formül değil...
Oysa CHP-AKP, geniş tabanlı olacağından, onu rahatlatıyor...”
*****
BÜYÜK İŞADAMLARI NE İSTER?..
Arkadaşıma sorulara devam ediyorum...
-”Ekonominin istatiksel dengelerinde, büyük karlar ve büyük zararların arasında oynayan büyük bir işadamıysan, nasıl bir koalisyon olmasını arzu edersin?..”
Arkadaşım cevabı biliyor...
Ama konuya ben girdiğim için, benim ne söyleyeceğimi merak ediyor...
-“CHP-AKP koalisyonunu tercih edersin... Ekonomi, keskin düşüşler ve çıkışlar yaşamaz...
AKP kadrolarına; Kemal Derviş gibi CHP için çalışacak isimler eklenir... Büyük işadamları için ekonomi rayına oturur...
Fazla zikzaklar olmaz... Hükümet geniş tabanlı olacağından, siyasi çatışma katsayısı düşük olur... MHP ve HDP’nin meclis içindeki muhalefeti kompanse edilebilir...”
***
-“Ekonomi geniş tabanlı iki merkez partinin eline bırakılacağından, işadamı rahatlar... CHP’nin koalisyondaki varlığı son zamanlarda, Avrupa ve Amerika’yla, arası gittikçe limonileşen Türkiye için bir emniyet sübabı halini alır... Avrupa ve Amerika’yla ilişkiler rahatlar...”
***
-“CHP’nin varlığıyla, Türkiye Batı’daki derin izolasyonundan kurtulabilir... Avrupa Birliği ve tek tek Avrupa ülkeleri ile; Beyaz Saray, Amerikan medyası ile entelijansyası, CHP üzerinden yeni bir krediyi Türkiye’ye açar... Türkiye’nin elini rahatlatır... Türkiye’ye zaman kazandırır... Basın özgürlüğü eleştirileri, bir nebze azalır...
Türkiye; dünya konjonktüründe bir nebze rahatlar...”
*****
ORTALAMA VATANDAŞ OLSAN NE İSTERSİN?..
Çözüm süreci başladığı günlerde çok eleştiriliyordu...
Ancak zaman içinde toplum, onu benimsiyor...
Şehit haberlerinin azalması, sürekli barışa yapılan çağrı; toplumun çözüm sürecini içselleştirmesine yol açıyor...
***
Artık bu sürecin olması değil; olmaması sorun yaratıyor...
Nitekim AKP; seçim kampanyasında HDP’yi Kandil terörüyle bağlantılı ilan edince, Doğu ve Güneydoğu’daki seçmeni buna inanmıyor ve bu bölgelerde HDP oyları silip süpürüyor...
***
Çözüm sürecinin kesilmesi, bu toplumu artık rahatlatmaz, tersine gerer...
“Yine eski günlere mi döneceğiz” duygusu, geniş kitleler üzerinde korku ve yılgınlığa neden olur...
Onun için ortalama vatandaş; “çözüm sürecinin bir şekilde devam etmesini, daha önemlisi ekonominin tıkırında gitmesini” arzular...
***
Ekonomi, bir AKP-CHP hükümetinde mi, yoksa bir AKP-MHP hükümetinde mi, yoksa yoksa HDP’nin dışarıdan desteklediği bir CHP-MHP hükümetinde mi daha rahat gider?..
Açıktır ki ilk formülde...
Ortalama vatandaş “AKP-CHP hükümetini destekler gibi gözükmez ama içten içe, onun olmasını arzular ve ister...”
*****
‘HESAPLAŞMANIN BİTMESİNİ İSTEYENLER KİMLER?..’
Arkadaşım; AKP’nin geçmiş hükümetinin şimşeklerini üzerine çeken Doğan medya grubunun; “Hesaplaşmayalım... Yeni bir sayfa açalım...” yollu çağrılarını nasıl bulduğumu soruyor...
-“Samimiler...” diyorum...
***
Hayret nidası gösteriyor...
-“Samimiler; çünkü ‘hesaplaşma olmazsa, içleri huzura ermeyecek’ ama, hayatları rahata erecek...
Herkes yoruldu ve kimse yeniden çatışarak, yeni şeyler kaybetmek istemiyor...
Onlar şu anda göstermeseler de “hesaplaşmanın olmayacağı” bir AKP-CHP koalisyonunu, içten içe çok arzuluyorlar...”
*****
EROL SİMAVİ’NİN YALNIZ ÖLÜMÜ...
Bakıyorum ki, muhatabım konudan tam ikna olmuyor...
Devamını getiriyorum...
-“Yaş; insani faktörler, hayatın albenisi, kazandıklarınızın keyfini çıkarma hevesi, bu duyguyu uyandırır her insanda...
Bak Erol Simavi, Türkiye’nin en büyük gazetesinin; Hürriyet’in sahibiydi...
Daha büyüğü yoktu...”
***
-“Ama Simavi Hürriyet’ini satıp; yıllardır İsviçre’de yapayalnız bir hayatı seçmek zorunda kaldı... Son iki yılını da Monako’da geçirdi...
Hiç kimse; koskoca Hürriyet’in sahibiyken, ömrünün geri kalanını İsviçre’de tek başına, ya da Monako’nun küçük dünyasında, marinada yatların arasında dolaşarak geçirmek istemez...
Hayatın güzelliği, hesaplaşmaların ölümcüllüğünden daha cazip gelir...
İnsani bir durum bu... Empati yapılırsa hemen anlaşılabilir...