Geçenlerde yazdım...
35 yıllık gazeteciliğin sonunda;
“kurmaca zannettiğim edebiyatın gerçek, gerçek zannettiğim gazeteciliğin kurmaca olduğunu anladığımda çok geç olmuştu” dedim...
Beni eskiden tanıyorsun...
Bendeki hayal kırıklığının nasıl olduğunu tahmin ediyorsun...
***
Çevremde neyin gerçek neyin kurmaca olduğunu yıllar sonra; her sabah yaşadığım bir başka bir şokla öğreniyorum...
Dün yazını okudum...
“Meslek hayatımın en gurur duyduğum günü” diyordun Cumhuriyet’e genel yayın yönetmeni olduğun gün için...
O yazıdaki duygularının “gerçek” olduğunu fark ettim sınıf arkadaşı...
***
Cumhuriyet gazetesine gün gelip genel yayın yönetmeni olmak; biliyorum ki senin henüz 1978 yılının Ekim ayında girdiğimiz sınıfın ilk sırasında oturduğun gün; kurduğun ilk hayalindi...
Şimdi oradasın işte...
Başarılı olmanı; yıllar sonra; içinde biriktirdiklerini, içinden taşanları, içinden geçenleri yapabilmeni diliyorum...
*****
SINIF ARKADAŞINA ‘CAN’ MEKTUPLAR 2...
Hasan Cemal’i, seni ve Umur Talu’yu yazdığım geçen hafta; Hasan Cemal’den bir mesaj aldım...
Asya’nın uzak bir köşesinde eşiyle tatildeydi...
Bana şöyle diyordu:
“Cumhuriyet... Zor görev...”
***
Biliyorum ki şu anda sana da etrafında herkes; “bu zor günlerde Cumhuriyet’in başında olmanın ne kadar zor bir iş olduğunu” söylüyor...
Ben başka bir şey hatırlatacağım sana...
Cumhuriyet’e genel yayın yönetmeni olmandan daha zor olan şey ne biliyor musun sınıf arkadaşı?..
Cumhuriyet’teki görevini bitirdikten sonra, genel yayın yönetmenliğini terk ettikten sonraki günlerin...
***
Etrafındaki genel yayın yönetmenlerine bak...
Genel yayın yönetmenliğini bitirdikten sonra, esas hesaplaşmalarını nasıl yaşadıklarını izle...
Esas zorlu hesaplaşmalar, hayatla ve çevreyle helalleşmeler o zaman ortaya çıkıyorlar...
*****
SINIF ARKADAŞINA ‘CAN’ MEKTUPLAR 3...
Hesaplaşmalar zirvedeyken değil, zirveden sonra yaşanıyor...
Sana onun için; zirveye göreve geldiğin gün; eski sınıf arkadaşın; anılarından derlediği bir demet hatıratın eşliğinde; birkaç mütevazı not sunacak...
***
Suçsuz, günahsız; önü arkası olmayan;
Derin bağlantılardan bihaber insanlar göreceksin çevrende ve olayların göbeğinde...
Onları “yalnız” bırakma;
Onlara açılan “çapraz ateşleri” koruma...
O “yalnız” insanları, kendileri ve ailelerini zor korudukları hayatlarına; operasyonlar yapılmasına, hayatlarının mahvedilmesine izin verme;
Onu yapanlara alet olma, onları kendi ekibin sayma...
***
Bunu “kutsal!” sayıldığı söylenen örtülü amaçlar uğruna da yapma...
Okulda aynı sıralarda okuduğumuz kitapların güzelliklerine sadık kal...
Ahmet Taner Kışlalı temizliğini... Emin Özdemir’in dürüstlüğünü...
Çok sevdiğin Ünsal Oskay’ın nahifliğini anılarından koparma...
***
Sadece gazeteci olanları; “gazetecilik mesleğinden uzaklaştırtma...”
Onları uzaklaştırmayı hedefleyen operasyonlarına alet olma...
Ben senin sınıf arkadaşınım...
Senden hiç kimse için hiç bir şey istemiyorum...
“Sınıf arkadaşı istedi, sınıf arkadaşıma çıkar sağlayacağım” diye “günahsız gazetecileri işlerinden, güçlerinden, mesleklerinden, kariyerlerinden etme...”
Onlara olmayan suçlar atfetme;
“Onlar bu ülkede gazetecilik yaparsa bu ülkeye komünizm gelir” türü safsatalar söyleme...”
Bırak herkes istediği ve arzu ettiği mesleğini yapsın, söyleyeceğini söylesin...
***
“Günahsızın ‘ah’ını alma...”
O “ah”lar alanların üzerinde kalıyorlar...
Genel yayın yönetmenliğinden sonraki zorlu dönem dediğim şey öyle başlıyor...
ne belgesel, ne kitap, hiçbir şey yapılanları örtmüyor, örtemiyor...
Gerçekler bir yerden bir dere bulup, nehir olup ortaya dökülüyor...
*****
SINIF ARKADAŞINA ‘CAN’ MEKTUPLAR 4...
Resimleri iyi oku...
Fotoğrafları ve arkasındakileri...
Suçsuz insanları suçluymuş gibi kurban edenlerin oyununa kanma...
Sanatçılara yapılan derin operasyonların, arkasındaki gizli gerçekleri araştır...
Sanatçılara, gizli güçlerin “niye şantaj yaptıklarını”, “neyin şantajını yaptıklarını”, bul çıkart...
***
“Yakınlarının hayatını kurtarmak için vermek zorunda kaldığı paraları; acaba öğrenip, sanatçıları zor durumda bırakmışlar mı?..”
Bunun üzerine onları “itibarsızlaştıran eylemlere girişmişler mi?..”
‘Teröre yardım ediyorlar’ diye gösterip, o insanları hedef haline getirmişler mi?..
Gizli operasyonları, ortaya çıkart; örtme, gizleme “suçsuz kurbanlar yaratarak onları hedef haline getirtme operasyonlarına” imkan verme...
Bunların hepsi yapıldı; yapılıyor ve yapılacak...
***
Suçsuz gazetecileri, insanları, babaları, anaları cezaevlerine götürtecek; mahkemelerde süründürecek, yargı süreçleri açtırtma...
Bunları açtırtanlara mesafeli dur...
O süreçlerin bir parçası olma...
Günahsız çocukları, babasız annesiz bırakacak hareketlerin içinde olma; onları deşifre et...
Olmasını önle...
***
Türkiye’de gerçek sandığımız her şey kurmaca...
Kurmaca sandığımız şeyler ise gerçek...
Bunu ikimiz de artık biliyoruz...
Ben senin bunca yıl yaptığın şeylerden bazılarını kendime çok uzak bulsam, içimden ağır eleştirsem de;
Otuz beş yıl önceki arzunun gerçek olduğunu biliyorum...
“Cumhuriyet’in başına geçip, iyi işler yapma özleminin sahici olduğunu” hissediyorum...
18 yaşının sahiciliğini ve nahifliğini unutmuyorum...
Umarım Cumhuriyet’in başına gelmen;
Baş olmaktan ziyade, 18 yaşında yapmak istediğin “nahif” şeylerin vesilesi olur...
Cumhuriyet kazanır...
Sen kazanırsın...
Hayat kazanır...
Suçsuz ve günahsız insanlar nefes alır...
***
Onun dışında...
İstediğin kadar muhalif ol...
İstediğin kadar eleştirel...
İstediğin yerde dur...
Demokrasiyi ve gazeteyi; Ahmet Taner Kışlalı’nın bize öğrettiği şekilde yap...
Demokrat; dengeli, istediği kadar eleştirel, insan onuruna leke düşürmeyecek kadar ilkeli...
Gün gelip görev bittiğinde;
“Ah”lar boyunu aşmasın...
Belgesel de yapsan, kitap da yazsan; temizlenmiyor o “masumların ve çocukların ah”ları...
Başarılar sınıf arkadaşı!..