Beşiktaş’ın; Süper Lig’in zirvesinde şampiyonluk saydığı; Brugge maçını “Kesin geçeriz” nidalarıyla karşıladığı günlerde;
-“Beşiktaş bu savunmayla, çeyrek finali zor geçer... Bu savunmaya önlem alamazsa şampiyonluk hayal...” diyorum...
***
Ben elli yıldır Beşiktaş takımının onbirinin içindeyim...
Bir anne-baba, elli yaşına getirdikleri çocuğunu; koskoca bir adam olsa da “nerede nasıl davranacağını, neye nasıl reaksiyon göstereceğini, neyi sevip neyi sevmeyeceğini bilir... Nerede rahat edip nerede etmeyeceği” anne babanın ezberidir...
***
Benim için Beşiktaş da böyle bir şey...
“Salt sevgiyle çocuğuma yaklaştığım gibi yaklaştığım ve hiçbir ego gütmediğim için”; genelde Beşiktaş’ın ne zaman, nerede ne yapacağını biliyorum...
Bir dostuma söylediğim gibi;
-“Ben futbolu severim... Bilirim de iyi bir miktar... Ama futbolu benim kadar, benden daha çok bilen çoktur... Fakat mevzuu Beşiktaş’sa...
Konu futbol gibi değil, ‘baba ve yavrusu’dur... Hiç kimse yavruyu babası kadar bilip tahmin edemez...
Oradaki bir bilgi değil, bir ezberdir...”
***
Böyle olduğu için; “kendileri bile dörtnala şampiyonluğa gittiklerini, UEFA finali oynamaya yaklaştıklarını düşündüklerinde...”;
-“Bu savunma ve kaleciyle olmaz” diyorum...
*****
ERSAN, NECİP, OPARE, ATINÇ, MOTTA İSTESİN BEŞİKTAŞ ŞAMPİYON...
Beşiktaş savunmasının stoperlerinden biri Ersan Gülüm... Ersan’ın; Adanaspor’dan Beşiktaş’a kazandırılması için, “O zaman Beşiktaş Başkanı olan Yıldırım Demirören nezdinde devreye giriyorum...”
Beşiktaş’ta kiralık olarak oynadığı zamanki performansını biliyorum...
“Yırtıcı, hırçın, çevik, fiziği iyi, boyu uzun iyi bir stoper Ersan...”
***
Uzun uğraşlardan sonra alınıyor Beşiktaş’a...
Arada uzun sakatlıklar geçiriyor, iki sözleşme yapıyor Beşiktaş’ta...
Son zamanlarda, Ersan’da eski “yırtıcılığın”ın, eski “hırsın”ın, eski “topu kazanma savunmada açık vermeme azmi”nin ve en önemlisi “hava topu hakimiyetinin” yok olmaya başladığını görüyorum...
Nedenini bilmiyorum ama eskisi kadar çalışmıyor Ersan...
***
Beşiktaş savunması “takımın en zayıf yeri”...
Orada ilginç şeyler oluyor...
Sivok sakatlanıyor, ameliyat oluyor ve ortadan kayboluyor...
Atınç geliyor ve Atınç bir türlü takıma giremiyor ve takımdan kopuyor...
22 yaşında genç 1.92’lik Miloseviç geliyor ilk maçta sakatlanıyor sezonu kapatıyor...
Son zamanlarda iyi çalışmadığı görünen Ersan’la, birebirde her rakip futbolcunun geçebileceği, ağır ve kısa Pedro’dan ibaret bir savunmaya dönmek zorunda kalıyor Beşiktaş...
***
Sergen gibi bir zeka; Beşiktaş’ın, vasat iki bekiyle bu savunma zaafını görüyor ve Sivas maçında Beşiktaş kalesini yol geçen hanına çeviriyor...
Ne Serdar, ne Motta; Beşiktaş’ın iki beki olabilecek kıvamda değiller...
Savunmada vasatlar...
Diğer şampiyonluk adayı Fenerbahçe’nin Gökhan Gönül-Caner ikilisiyle kıyaslanamıyorlar...
***
Ancak Fenerbahçe maçında Beşiktaş’ta önemli bir özellik uzun zamandan sonra yeniden göze çarpıyor...
Ersan’ın son olaylardan sonra “işi sıkı tutmaya başladığını” görüyorum...
Savunmanın karşılamak durumunda olduğu hava toplarında yeniden mücadeleci, ısırgan bir stoper olarak ortaya çıkıyor Ersan...
Bu oyun anlayışını sezon sonuna kadar devam ettirirse, Beşiktaş’ın savunma zaafiyeti bir ölçüde giderilir...
***
İkinci nokta Necip’in durumu...
Necip canla başla çalışıyor...
Ancak esas yeri stoper mevkii değil...
Fenerbahçe maçında iki hata yapıyor...
Birinde Emenike kaleciyle karşı karşıya kalıyor...
İkincide ise, hiç görevi olmadığı halde 90 artı 1’de savunma güvenliğini bırakıp, Fenerbahçe kalesinde gol aramaya gidiyor...
Gittiği anda; içimden “gitme” diyorum...
Ama o gidiyor...
Dönmesine fırsat kalmadan Beşiktaş kalesinde golü görüyor...
Necip; savunma güvenliğini hiç bırakmaz ve bitmek bilmeyen iyi niyetiyle mücadeleye devam ederse Beşiktaş rahatlar ve şampiyonluk potasında çok iddialı hale gelir...
*****
CENK VE GÜNAY; BEŞİKTAŞ’IN DEZAVANTAJI DEĞİL, AVANTAJI
Fenerbahçe 90 artı 1’de gol atıyor...
Genç kaleci Günay Güvenç yüzünü çimlere gömüp ağlıyor...
Genç bir kalecinin yıkıldığı an gibi görünüyor ilk bakışta...
Oysa öyle değil...
Genç kalecinin, ağlatan hırsı gelecek mutlu günlerinin habercisi Beşiktaş’ta...
İki kaleci Cenk’le, Günay’ın “Beşiktaş’ı bu yıl hırs, istek ve azimleriyle şampiyonluğa taşıyabileceğini” biliyorum...
BABA VE YAVRUSU...
Şampiyonluklar, inanç, hırs, istek ve azimle geliyorlar...
Beşiktaş savunması, lige ara verilen bu hazırlık dönemini “hava topları zaafiyetini giderici” biçimde olumlu geçirirse, orta sahasının, forvetinin tartışılmaz gücünün yanında, terini son damlasına kadar dökerek Beşiktaş’ı şampiyonluğa taşır...
İki genç kaleciye dikkat...
Onlar Beşiktaş’ın dezavantajı değil; avantajı...
Beşiktaş; lig başladığından beri ilk kez şampiyonluğa bu kadar yakın...
Puan olarak değil...
Kadro olarak...
Kadronun şu andaki seviyesi, fizik gücü, kapasitesi ve eksikliklerini giderebileceğine olan ihtimali olarak söylüyorum bunu...
Fenerbahçe mağlubiyeti haftasında; böyle bir çıkış yaparak herkesin söylediğinin tersini söyleme gibi “ucuz bir kahramanlık peşinde koşmam...”
***
Fakat bir dostuma dediğim gibi;
-“Futbolu bilirim... Ama benim kadar bilen, benden daha çok bilen çoktur...”
Fakat mevzu Beşiktaş’sa; o zaman konu bir babanın “yavrusu” konusudur...
Hiç kimse “bir babanın yavrusuna yakın olduğu kadar yakın olamaz...
Oradaki bir bilgi değil, bir ezberdir...”