Pire Belediye Başkanı; muhteşem bir akşam yemeği daveti veriyordu...
Pire’deki “deniz kulübü” o gece Türkiye’den gelen özel misafirlere ayrılmıştı...
Abdi İpekçi; Türk-Yunan Barış ve Dostluk ödülü törenleri için Milliyet gazetesinden gazeteci-yazar-karikatüristlerden oluşan ağır bir davetli grubu Atina’daydı...
***
Beyaz örtülü masalara, siyah smokinli garsonların hizmet ettiği, sofistike bir “deniz kulübü” davetiydi... Denizciliğiyle ünlü Yunanistan’ın; Pire’deki “deniz kulübü” zamanında Yunan Kralı’nın en sevdiği mekandı... Pire Belediye Başkanı, bu mekanı Türkiye’den gelen misafirlere açarak, davetlilere ne kadar önem verdiğini gösteriyordu...
***
Milliyet gazetesinin Atina temsilcisiydim.. Davetin protokolü benim üzerimden yürüyordu...
25 kişilik ekibin, “star ikilisi”, ‘Örsan Öymen’ ile; ‘Bedri Koraman’dı...
Bu ayrılmaz ikili; gidecekleri yerlere beraber giderdiler;
Gazete onları öyle görevlendirirdi...
Çok iyi arkadaştılar; beraber yer, içer, beraber eğlenir, beraber gazetecilik ve beraber keyif yaparlardı...
***
Bedri Koraman izledikleri olayı, birinci sayfadan fotoroman biçiminde karikatürlerle süsler, yazısını da Örsan Öymen köşesinde esprili bir dille kaleme alırdı...
İki ironik yazar ile karikatüristin; yaratıcılığında okuyucu olayı tatlı dilli, esprili bir görsellikle okurdu...
***
“Siyasi partilerin Ankara’daki kongreleri”, “Bodrum’da yaza merhaba günleri”, “yeni kurulan hükümetin nabzı” gibi konuların hepsi; bu ikilinin yazı ve karikatürlerinden oluşan mizah yüklü satır ve karikatürlerle işlenirdi Milliyet gazetesinde...
“Fırçasıyla Bedri; kalemiyle Örsan Öymen” dişi klişesiyle anonsları yapılırdı gazetede manşetten... Kuyruklu birer yaldızı seyreder gibi öykünerek seyrederdim onları...
Bir gün gelip, ben de onlar gibi bir gazeteci olabilecek miydim acaba?.. Bu soru hayatımın tek önemli sorusuydu o yıllar boyunca...
*****
“BU YEMEKTEN UZAYALIM REHA”
Gazete; Bedri Koraman’la Örsan Öymen’in; Abdi İpekçi anısına düzenlenen ödül törenine katılmalarını istemişti... Konuya ne denli önem verdiğini göstermek istercesine...
***
Ancak Bedri Koraman-Örsan Öymen ikilisi ele avuca sığmayan gazeteci tiplerdendi...
Hiçbir protokole önem vermez; protokolün olduğu her yerden kaçarlardı...
Pire Belediye Başkanı; beyaz örtülü yuvarlak masalarda, kristal avizelerle süslü geniş beyaz salonda, yüzlerce davetliyle muhteşem bir davet veriyordu...
Davet sahipleri; Bedri Koraman’la Örsan Öymen’i en ön masalardan birine oturtmaya çalışmıştı...
***
Onlar ise, kendilerine ayrılan masaya özellikle gitmekten kaçınmışlar, arka taraflarda bir masaya eğreti oturmuşlardı...
Ben; Yunanlılarla, Türkiye’den kendi gazetemden gelen grup arasında “köprü” görevini icra etmeye çalışıyordum...
Yemekten önce bana tembihlemişlerdi;
-“Biz bu protokol yemeklerinde fazla kalamayız... Yemek başladıktan yarım saat sonra sen bizi önemli bir işimiz çıkmış gibi, salondan çıkart...”
-“Bakarız...” demiş, ses etmemiştim... Yarım saat bir saat olurdu... Sonra, hala isteklilerse çıkardık...
*****
ÖRSAN VE BEDRİ’YLE BOHEMİN SONSUZLUKLA TANIŞTIĞI O GECE...
Tam yemeğe geçiliyordu ki; ikilinin arkadan bana el kol işaretiyle bir şeyler söylemeye çalıştıklarını fark ettim... Yerimden kalkıp yanlarına gittim...
-“Reha bizi kurtar buradan...” diyorlardı...
-“Uzayalım bir an önce... Kafamıza göre bir yere götür bizi...”
-“Tamam abiler... Yalnız yemek başlıyor... Yarım saat sonra kalkalım...”
***
-“Boşver sen... Sen bizi hemen götür...”
-“Abiler etmeyin eylemeyin... Davet bizim için veriliyor...”
-“Olsun bizden bir sürü adam var... Sen bizim acele bir işimizin çıktığını söyle... Acil kalkmaları lazım de... Benim de onlarla gitmem lazım de... Kalkalım biz... Hiç başlamayalım yemeğe...”
***
-“Birer uzo için öyle çıkalım...” diye son bir deneme yaptım...
-“Uzo dedikleri şeyi içemedik biz...” dediler... Haklıydılar...
Yunanistan’da Barbayanni dışındaki uzolar esanslı olduklarından, Türk ağız tadına hiç uymazlardı...
Barbayanni ise ancak özel tavernalarda bulunurdu... Pire’deki “deniz kulübünde” Barbayanni bulunması şansı sıfırdı...
***
Çok hızlı ve ani bir kalkış yaptım...
Meraklı gözlerle bize bakanlara;
-“Çok acil bir yere gitmemiz gerekiyor...” dedim...
-“Ani oldu...” diye ekledim ve o hızla onları masadan kaldırıp salondan çıkardım... Arabaya atladığımız gibi, onları, Pire’de aşağıdaki yat limanında bulunan kendi “loş” tavernama götürdüm... Deniz üzerinde loş bir “yat kulübüydü” burası...
Sahibi İstanbul’lu Yorgo’ydu...
Masayı beş dakikada donattı Yorgo...
Arnavut ciğeri, çiroz, beyaz peynir, salata, lakerda ve Barbayanni... Bedri’yle Örsan’ın gözlerinin içi gülüyordu...
-“Oh be...” diyorlardı...
“Dünya varmış... O neydi o biraz önceki protokol?..”
***
26-27 yaşındaydım... İçki içmesini, içkiyi nasıl içmesini, kimlerle içmesini ve protokolden nasıl uzak durmasını öğreniyordum...
Bohem gazeteciliğin görünmez kurallarını gösteriyorlardı; gazetecilikteki rol modellerim...
Hayatın ve gazeteciliğin “bohem”inin sonsuza kadar devam edeceğini sandığım geceydi o gece...
*****
30 YIL BODRUM’DA YAŞAMAK VE GAZETECİNİN ÖLÜMÜ...
O gecenin üzerinden bir buçuk yıl geçti...
Bedri Koraman’la; Örsan Öymen’in aynı hızla hayata devam ettiklerini duyuyordum...
Örsan Öymen bir sonraki sene bir daha uğradı Atina’ya...
-“Sigarayı bıraktım...” diyordu...
-“Kilo aldım ama, şimdi daha sağlıklıyım...”
***
Bunu söylediği Atina-Kolonaki öğleninden birkaç ay sonra, Örsan Öymen Bodrum’da kalp krizi geçirdi ve o sıralarda doğru düzgün hastane olmadığından öldü...
“Savaşa Bir var” kitabını yazdığım ve bitirmek üzere olduğum günlerdi...
İstanbul’u aradım; baskıyı durdurttum ve kitabı Örsan Öymen’in anısına ithaf ettim...
***
En yakın arkadaşı, meslektaşı, aynı hayatı paylaştığı yoldaşı, Bodrum’da bir aradayken kalp krizinden ölünce; Bedri Koraman kendi yaşam tarzından ürktü...
Hayatını, yaşam tarzını, yaşadığı şehri değiştirmeye karar verdi...
Birkaç yıl önce İstanbul’da eşiyle beraberken silahlı saldırıya uğramıştı...
Örsan Öymen’in ölümü; Bedri Koraman’a hayatı silbaştan sorgulatmaya başladı...
***
Kendisinden hiç beklenmeyen bir hareketle İstanbul’u terk edip, Bodrum’a yerleşti ve eşi Nil Hanım’la Bodrum’da yaşamaya başladı...
Yaklaşık otuz yıldır; Bodrum’da huzurlu bir hayat yaşıyordu Bedri Koraman...
Can yoldaşı, arkadaşı, bohem gecelerinin vazgeçilmez sırdaşı Örsan Öymen’den ayrı, 28 yıl Bodrum’da farklı bir hayatı yaşadı...
***
Dün akşam öldüğünü haber verdiler...
Şimdi o görünmeyen evrende nerede olduklarını az çok tahmin ediyorum...
-“Çok uzun zaman oldu...” diyorlardır “görüşmeyeli...”
Buluşmanın şerefine, “birer kadeh kaldırıyorlardır...”
Belki Atina gecesinin, belki Bodrum gecelerinin, belki de yaşadıkları bütün hayatın şerefine...