İnsanın gerçek görüntüsü olduğu gibi zahiri görüntüsü de var. Fen bilimleri bu konuyu şöyle açıklıyor; Yansıyan veya kırılan ışınların kendileri kesişirse görüntü gerçek, uzantıları kesişirse görüntü zahirî (sanal) olur. İşte önemli noktada burada.. İnsanın duygularının , düşüncelerinin, tavır ve tutumlarının olduğu gibi kendileri kesişirse bu görüntü kişinin gerçek görüntüsü oluyor. Bununla birlikte “mış” gibi yapılan uzantılar yani kişinin kendisine ait olmayan çevreden ödünç aldığı davranışlar kesişir ise bu zahiri yani sanal görüntü oluyor.
Ödünç alınan davranış, tavır, tutum incelenmesi üzerine düşünülmesi gereken bir konu. Zahiri görüntü ile topluma karışan bu sürekli ödünç kişilikleri taşıyan kişiler hayatta pek çok konuda yanıldıklarının farkında değiller çoğu zaman. Sahip olunmayan değerler ile ne kadar başarılı olunabilir ki ? Ne kadar süreklilik sağlanabilir ki ? Bir zaman gelecektir gerçek görüntü zahiri görüntünün önüne geçecektir. İşte buna örnek güzel bir hikaye ve yine eski bir deyimin arkasında ki gizli anlamı.
Yazıklar oldu bize, kazıklar değmesin size…
Vaktiyle sadrazamlardan birisi çok iyi oynayan köçeğini uzak bir kasabaya kadı olarak tayin eder. Adam gittiği kasabada işte bu zahiri görüntüsü ile bir süre açık vermeden durumu idare eder.
Derken günlerden bir gün kasabada ağanın çalgılı, ziyafetli bir düğünü olacağı haberi gelir. Kadıyı da düğüne davet ederler. Kadıyı alır bir düşünce. Şimdi düğüne gitmese ayıp olur, gitse çalgı çengi hızlanınca ya kendimi tutamaz da kalkıp oynarsam der. Bu seferde gerçek görüntüsü ortaya çıkacak ve herkese rezil olacaktır. Başlamış bir çare düşünmeye ve aklına bir fikir gelip adamlarına emir vermiş ;
Mevsim yaz, düğün bahçede olacakmış. Ben yer minderine oturup ikramlar başlayınca, siz kimse fark etmeden kürkümün eteklerini toprağa kazıkla çakın. Ben kendimi tutamayıp oynamaya kalkarsam bu kazıklar beni tutsun ayağa kalkamayayım demiş.
Tabi kadı efendiye ikramın bini bir para, saat ilerledikçe kadı efendi iyice ortamın havasına girmiş. Tam o sırada ince saz ekibi sahne alıp onun sevdiği oyun havalarını çalmaya başlayınca kadı dayanamamış hızla yerinden fırlamış. Bu sırada kadının eteklerindeki kazıklar da çatır çatır sökülmüş. Kadı ortada döndükçe kürkün etekleri yelpaze gibi açılmış ve kazıklar atlı karınca gibi daireler çizermiş. Kadı da müziğin ve oyunun ahengine kendini iyice kaptırmış başlamış şöyle bir şarkı söylemeye;
“ Yazıklar oldu bize, kazıklar değmesin size…”
İşte böylece zahiri görüntü dönmüş gerçeğine…
Algı ne ise gerçek odur
Sizin algınız ne ise sizin gerçeğiniz de odur. Algılar gerçekleri gölgeleyebilir. Zahiri kişiliklerin, çoğu zaman ödünç aldıkları tavırların arkasına saklanarak iyi bir ilk izlenim yaratmaları ve kazanç elde etmeleri bu kişileri sadece en yakın limana kadar götürür. Oysa ki uzak limanlara ulaşabilmek, değer katan büyük hedefleri gerçekleştirebilmek ve hak edilen takdiri alabilmek insanın önce kendine dürüst olması ile mümkündür.
Gerçeği yansıtmak, olduğumuz gibi davranmak, sahip olduğumuz yeteneklerimiz ne ise onları sunmak, hissettiklerimizi paylaşmak, yalandan uzak durmak, algıları değiştirmeye uğraşmamak, zahiri görüntünün arkasına sığınmamaktır önemli olan. Böylece çevrenizdeki herkes size değer verir ve kendinizi de değer olarak algılatırsınız.
Gördüğünüz her şeye ve herkese inanmayın. Avrupa’da ve Amerika’da çoğu aracın yan aynalarında şöyle yazar “Arkanızda görünen obje, size göründüğünden daha yakın olabilir.” Siz de gördüklerinizin yanılsama olabileceğini göz önünde bulundurarak dikkatli olun.
Sadece kişiler değil, kurumlar ve markalar da yansıttıkları ile zahiri bir görüntü oluşturabilirler. Çalışan, müşteri ve tedarikçi gözünde de kendilerini farklı şekilde konumlandırabilir ve algılarını bu yönde yönetmeye çalışabilirler. Bununla birlikte süreklilik için belirli ilkelere dayanan gerçeklik ile hareket etmeli, ürün ve hizmet konusunda gerçek görüntü sergilenmelidir.
Arife gününde yalan söyleyen, bayram gününde utanır
Gerçeği yansıtmayan ve başkalarının şemsiyesi altında yağmurdan korunan insanların gerçek görüntülerinin ortaya çıkmasıyla birlikte bunu kabullenmeyerek haklı olduklarını savunmaları da ayrı bir konu. Her zaman doğru, doğruluk, doğru eylem, doğru söylem hayat felsefemiz olmalı…
Tolstoy diyor ki;
“İnsanoğlunun değeri bir kesirle ifade edilecek olursa; payı gerçek kişiliğini gösterir, paydası da kendini ne zannettiğini. Payda büyüdükçe kesrin değeri küçülür.”
“PAY” ınız büyük olsun…
Bilge Baykuş’tan haftanın kitap önerisi;
MediaCat Yayınları, Sosyal Patlama, Jeffrey Gitomer
Haberin Devamı