Buğra Gülsoy, Leyla Lydia Tuğutlu, Beren Gökyıldız ve Serhat Teoman’ın başrollerini paylaştığı, TV8’in yeni dizisi Kızım çarşamba akşamı ilk bölümüyle görücüye çıktı. Tanıtımlarında vaat ettiği baba-kız dünyasını ilk bölümünde seyirciye sundu.
Buğra Gülsoy ve Beren Gökyıldız’ın performansları harikaydı. Ama ilk bölümde neredeyse dört kişi arasında geçen bir dizi izlediğimiz için bana fazla geldi. Yani 130 dakikadan uzun dizi yapıyorsanız, olay değil duygu anlatıyorsanız ya duygu sağma meselesini abartacaksınız ya da daha fazla oyuncuyla olay dağılımı yapacaksınız. Aksi taktirde ilk 70 dakikadan sonra kendini tekrar ettiğini hissetmeye başlıyorsunuz. Kızım şansı yüksek, konusu güzel, doğru duygulara basarsa kendi izleyici kitlesini oluşturabilecek bir dizi... Üstelik karşısında Sen Anlat Karadeniz ve Diriliş Ertuğrul olmasına rağmen... TV8 zaten dizi tutturma konusunda zorlu bir durumdayken Kızım’ı çarşamba günü yayınlaması işi daha zorlaştırmış. Belki Kızım başka bir günde olsa daha yüksek reyting alacaktı ama kanal çarşambayı seçerek iddiasını ortaya koymak istemiş. Bence iyi de yapmış. Geriye hikayeyi hareketlendirmek ve kanalın işin arkasında durması kalıyor.
Seksenler’in ilk haline benziyor
Keşke Hiç Büyümeseydik’in tanıtımlarını izlediğimde gözyaşlarıma hakim olamamıştım. Hatta yerli “This is us” benzetmesinde bile bulunmuştum. Ancak ne yalan söyleyeyim izlediğimde büyük hayal kırıklığı yaşadım. “This is us” duygusunun zerresini bile dizide hissedemedik. Üstelik bu dizi daha çok Seksenler’in ilk bölümlerindeki haline benziyordu. O dizide başladığında günümüz ve 80’ler arasında geçiyordu ve sürekli flashback hali izleyici tarafından beğenilmeyince tamamen geçmişte geçen bir diziye dönüşmüş ve seyircinin yıllarca diziye sahip çıkmasına sebep olmuştu. Yani bu formül yıllar önce denendi ve tutmadı. Bu sistemde de herkesin gençliğini başka isimler oynamalıymış. Bu şekilde inandırıcılığı olmuyor.
Aşk acısı erken açıklandı
Ufak Tefek Cinayetler’in yeni sezonu salı akşamı açıldı. Yine bir sürü mantık hatası vardı ama yine de ilgiyi kendisinde tutabiliyordu dizi. Ben artık bu dizinin mantık hatalarına takılmaktan vazgeçtim. Sürdürülebilir bir izlenme sağlayıp sağlamadığına bakıyorum. İşin içinde Merve Aksak olduğu sürece bu izleme isteği sürüyor. Ama Kerim Adil Sağlam’ın hikayesini keşke merak etmeye devam etseydik. Haftalardır Merve’nin en büyük rakibinin Kerim olacağı söyleniyordu. Yazın ortasından beri haberler yapılıyor. Biz keşke tüm bu düşmanlığı izledikten sonra ardında bir aşk acısı olduğunu öğrenseydik. Daha kılıçlar çekilmeden meselenin eski bir aşk acısı olması bence heyecanı düşürdü. Ezcümle; Ufak Tefek Cinayetler tüm eleştirilerimize rağmen ekranda son derece yüksek olan bir dizi olmayı sürdürüyor. Önemli olan da bu zaten!