Eylem Canpolat-Sema Ergenekon’un öyküsünü ve ilk bölümünü kaleme aldığı, Pınar Uysal, Funda Çetin, Erkan Birgören, Betül Yağsağan, Beril Köse, Özlem Taşağal Yakıcı, Özlem Yücel, Mert Meriçli, Hale Çalap’ın 124 bölüm kaleme aldığı, Murat Saraçoğlu’nun yönetmenliğini, Şükrü Avşar’ın yapımcılığını üstlendiği Karagül, cuma akşamı ekrana gelen 125’inci bölümüyle Fox TV’de ekrana veda etti. Bu devirde 13 bölüm ekranda kalabilmek başarı iken, Karagül’ün 125 bölüm temposunu kaybetmeden devam edebilmesi, hikâyesinin hepimizin içine dokunabilmesi ve sonunda da yapımcının “Buraya kadar” diyerek diziyi bitirme kararı alması alkışlanacak bir başarı. 29 Mart 2013’te başlamıştı Karagül. Mayıs ayından itibaren reytinglerini ciddi anlamda yükseltmişti. O dönemde anlamakta çok zorlanmıştım. Çünkü bu dizi alıştığımız kalıba uymuyordu. Ortada imkansız bir aşk yoktu. Ekranın bize pompaladığı güzel kız, yakışıklı erkek kombinasyonu da yer almıyordu. Ama bir kadın vardı. Yüksekten düşmüş ve tüm hayatının yalan olduğunu öğrenmiş. Bir çocuk vardı, tüm hayatı çalınmış. Annesini tanıyamamış. Bir adam vardı, kötülüğü seçmiş ama içindeki çocuğu hiç kaybetmemiş. Bir yalan vardı, içine aldığı herkesi kirletmiş.
“Kendal hayatımızdı”
Ama buna rağmen neden izlendiğini anlamıyordum Karagül’ün. Çevremde asla bu diziyi izlemeyecek kadınların bile Karagül sevdalısı olduğunu görünce araştırma yapmak farz oldu. 2013 yılının sonunda 8 şehir gezdim. O 8 şehirde Karagül izledim kadınlarla. Dizilerde izledikleri ve asla yaşayamayacakları aşklara sevdalı kadınlara “Kendal’ı neden izliyorsunuz?” diye sordum. “Çünkü Kendal bizim hayatımız, babamız, kocamız, abimiz” cevabını verdiler. Televizyon izleyiciye hayal satar. Ama kadınların her gün karşı karşıya kaldıkları bu gerçekle neden yüzleşmek istediklerini düşünürken, Ebru demişti bir kadın. “Ebru’da kendimi görüyorum. Daha doğrusu Ebru gibi olmak istiyorum. Ben onun kadar cesur değilim. Kendal’a susuyorum. Ama o kafa tutuyor, hakkını arıyor.” İşte o anda kafamdaki puzzle’ın tüm parçaları tamamlanmıştı. Bu ülkenin kadınları mutsuzdu. Gerçek ve masalı aynı anda görmek istiyordu. Kendal’la hayat gerçekti ama kendisini Ebru’nun yerine koyuyordu. Kafa tutup, hesap sorduğunu hissediyordu. Kendi mutsuzluğuna bir nefes aldırıyordu Ebru. Üstelik ortada Baran vardı. Evlat bu ülkede her şeyden kutsaldır. Bir annenin çocuğuna ulaşma hikâyesi koyarsanız ekrana aşka gerek kalmaz. İşte o nedenle Karagül’ü izlerken bir imkânsız aşk aramadık, ihtiyaç duymadık. Çünkü Karagül’ün gerçeklik ve masal algısı bizi yeterince doyurdu. Karagül’ün en büyük sorgusu aslında iyi insan olmaktı. Çeşit çeşit anne izledik, iyiliği ve kötülüğü seçen insanlara şahit olduk.
Mesut Akusta devleşti
Ece Uslu, Mesut Akusta, Şerif Sezer, Özcan Deniz, Yavuz Bingöl, Saruhan Hünel, Özlem Conker, Ogün Kaptanoğlu, Hülya Duyar, Hilal Altınbilek, Mert Yazıcıoğlu, Ayça Ayşin Turan, Sevda Erginci, Can Tak, İlayda Çevik, Sebahat Kumaş, Burak Çelik, Eser Karabil, Arda Erkuran, Ebru Ojen Şahin, Su Olgaç, Açelya Elmas, Turan Selçuk Yerlikaya, Feyzan Soykan, Deniz Durmaz, Mahmut Gökgöz, Gonca Cilasun, Murat Baykan, Özlem Maden, Leyla Üner Ermaya, Özlem Akınözü’nün rol aldığı dizide her karakter, aslında bir duyguyu temsil ediyordu. Oyuncuları da alkışlamak lazım. Zira, Mesut Akusta her hafta devleşti ekranda. Bize dış görünüşün değil, yeteneğin izleyiciyi ekrana çektiğini gösterdi. Öyle bir hayat verdi ki Kendal’a ondan nefret ederken, saçını okşayıp “Sakin ol, geçecek” demek isterken bulduk kendimizi. Hülya Duyar, fedakar anneliğin resmiydi. Kötülüğü kalbinden hiç geçirmemeye çalışan ve oğlu Asım’ı öyle yetiştiren bir kadındı Emine. Duyar, Emine sevdalısı olmamızı sağladı. Hilal Altınbilek, Özlem’le hırsın, meraklı olmanın ve yükselme sevdalısı olmanın sevgiyle eşdeğer olamayacağını öğretti. Bundan sonra ekranın vazgeçilmez isimlerinden biri olacaktır.
Can Atak alkışı hak ediyor
Can Atak, en çok alkışı hak edenlerden. 124 bölüm tekerlekli sandalyede, engelli Asım’ı oynadı. Sadece son bölüm yürüdüğünü gördük. Üstelik onu engelli olduğu için kabul etmeyen babası Kendal’a “Ben seni anlıyorum ve seviyorum” dedi. Tabii o sahnede gözyaşı musluğunu açmak farz olmuştu. Şerif Sezer, iyi kalpli ama kötü seçimli Kadriye Ana. Kendi günahlarının bedelini çocukları ödedi. Her hafta bize annelik dersi verdi. Ece Uslu, 3 çocuk annesi olarak geldiği Halfeti’de başına gelmeyen kalmayan Ebru’nun peşinden gitmemizi sağladı 4 sezon. Ayça Ayşin Turan ve İlayda Çevik, Ada ve Maya. Asilik ve sakinliği temsil ettiler. Ada’ya çoğu zaman kızsak da, ekranın yeni oyuncu kazançları oldular. Özlem Conker, kalbi adı gibi Narin ama seçimleri hırçın bir karakterdi. Doğuran mı yoksa büyüten mi annedir sorgusunu yaptırdı bize. Sebahat Kumaş, hepimizin içindeki zindanlara hapsettiğimiz, kırılgan Melek’ti.
Ekranın kazancı Mert oldu
Ancak hiç şüphe yok ki, Karagül’ün sektöre en büyük kazançlarından biri Baran yani Mert Yazıcıoğlu oldu. Daha ilk bölümünü izlediğimde “Mert Yazıcıoğlu adını bir kenara not edin. Önümüzde yıllar bu ismi konuşacağız” diye yazmıştım. Yanılmamışım, zira şu anda neredeyse tüm yapım şirketleri Mert Yazıcıoğlu’yla anlaşma yapmaya çalışıyor. Çünkü yüzünde masumiyeti taşıyor. Bugün en çok eksik kalan yanımız. Yolu açık olsun, umarım doğru tercihler yapar. Herkesi tek tek yazamıyorum ama Karagül’de emeği geçen herkesin ellerine sağlık! Zaman zaman kızdım Karagül’e, çok eleştirdim ama kocasının eline bakan kadınların isterlerse kendi ayaklarının üzerinde durabileceklerini bize aşıladıkları 125 bölüm için hepsine teşekkürler!