2016-2017 televizyon sezonunu pazartesi günü açtık. Benim için 19 Eylül kara pazartesi olarak kalacak. Zira, 12 saat boyunca ekran başında kaldığım ve 6 dizi izlediğim bir geceydi. Kanal D’de Babam ve Ailesi, Show TV’de İçerde, atv’de Kırgın Çiçekler, Star’da Paramparça, Fox’ta Hayat Sevince Güzel, TRT 1’de Hangimiz Sevmedik vardı. Aslına bakarsanız, sadece tanıtımlara baktığımızda bile reyting sonuçlarında zirveye kimin oturacağı belliydi. Bu 6 dizi arasında en merak uyandıran tanıtım Kırgın Çiçekler’e aitti. Ancak yeni başlayan iki dizi, yeni sezonunu açan iki dizi ve yazdan kalma iki dizi yayındaydı. Reyting bu, nereden vuracağı belli olmazdı. Fakat sonuç yanıltmadı. Kırgın Çiçekler Tüm Kişiler’de 7.04, AB’de 5.10, ABC1’de 5.68’le zirveye oturdu. Onu Show TV’de ilk bölümü yayınlanan İçerde takip etti. Bugünden itibaren 2 hafta boyunca her gün beni okuyacaksınız. İzin yapmayacağım. Sezonun açıldığı ve iddialı dizilerin kapıştığı bu yeni sezonda her diziyi derinlemesine inceleyeceğiz. Bugün İçerde’yle başlıyoruz.
Tüm gruplarda ikinci oldu
Ay Yapım-Kerem Çatay ve Pelin Diştaş Yaşaroğlu’nun yapımcılığını, Ertan Kurtalan, Toprak Karaoğlu, Elif Usman Ergüden’in senaryosunu, Toygar Işıklı’nın müziklerini ve Uluç Bayraktar’ın yönetmenliğini üstlendiği İçerde, pazartesi akşamı Show TV’de ilk bölümüyle görücüye çıktı. Çok riskli bir gecede yarıştı. Zira, pazartesi kadın izleyicinin kumandaya hakim olduğu bir geceydi ve İçerde’nin ilk bölümü erkek işi olduğunu vaat ediyordu. Eğer iyi iş kurulamadıysa şansı çok zordu. Çağatay Ulusoy, Aras Bulut İynemli, Çetin Tekindor, Mustafa Uğurlu, Nihal Koldaş, Rıza Kocaoğlu, Bensu Soral, Damla Colbay, Yıldıray Şahinler, Gözde Kansu, Fatih Sevdi, Nebil Sayın, Mustafa Yıldıran, Seyithan Özdemir, Çağan Efe Ak, Berk Pamir, Melin Deniz, Emir Dinçer ve konuk oyuncu olarak Selim Erdoğan’ın rol aldığı dizi, çok sorunlu bir ilk bölümle yayına çıkmasına rağmen Tüm Kişiler’de 4.09, AB’de 5.03, ABC1’de 5.14 reytingle tüm kategorilerde ikinci oldu. Buradan anladık ki, erkek izleyicinin pazartesi akşamı için bir açlığı var.
Gizemli bir final değildi
Gelelim İçerde’nin hikâyesine... Köstebek filminin ana hikâyesini 2003 yılında Kurtlar Vadisi kullanmıştı. Polat Alemdar mafyanın içine sızıp onları birer birer çökertmişti. Daha sonra yine Ertan Kurtalan’ın senaryosunda yer aldığı Poyraz Karayel’de izledik Köstebek filminin ana meselesini... Ezel’de de işlenmişti. İçerde ilk bir saatinde ne yazık ki fazlasıyla Poyraz Karayel etkisi taşıyordu. Sarp’ın hikâyesi ve Poyraz Karayel arasındaki benzerliklere gelince; ikisi de polis. İkisi de haksızlığa uğruyor ve polis teşkilatından atılıyor. İkisi de polislikten ayrılınca mafyaya sığınıyor. İki mafyada aksanlarıyla fark yaratan isimler. İkisi de mafyanın kızına aşık oluyor. İkisi de kısa süre önce polislikten ayrılmasına rağmen polise de, mafyaya da kafa tutabiliyor. Finalde de ikisinin de köstebek olduğu ortaya çıkıyor. Bu benzerlik ilk bir saat için geçerli. Çünkü ne oluyorsa bir saat sonra dizide ilk duyguyu hissediyoruz. Mert devreye giriyor ve dizi hareketleniyor. Ancak hem Sarp’ın, hem de Mert’in köstebek olduğunu dizinin ilk dakikasında anlamamak mümkün değildi.
Hikaye Poyraz, reji Ezel’di
Öyleyse finaldeki oyuna ne gerek vardı. Türk izleyicisinin çok bilindik bir tepkisi vardır. Yaşanacak olayları bilmek ve karakter ne zaman anlayacak diye izler. Bu dizide Sarp ve Mert’in final sahnesindeki gibi köstebek olduğunu gösteren sahneleriyle başlayıp, sonra normal seyrinde devam edebilirdi. Sonuç şaşırtıcı olsaydı bu finali gizemli bulurdum. Sonuçta Köstebek filminden uyarlanan bir sahne... Şaşırmayacaksam gizemli olmasına gerek yok. İlk bölüm hikâye anlatım tekniği oldukça zor ve duygusuz olmasına rağmen beklenenin çok üzerinde bir reytinge imza attığını düşünüyorum İçerde’nin... Çünkü hikâye Poyraz Karayel, reji fazlasıyla Ezel’di. Müziklerse Karadayı... Bu karmada duygu bulmak zordu.
Sarp soğuk, Mert sıcak
Oyunculuklara gelince; Çağatay Ulusoy tartışmasız ekrana muazzam yakışıyor. Bu rol içinde fazlasıyla çalışmış. Aksiyon sahnelerinden annesiyle olan sahnelerine hiç boşluğu yok. Üstelik diziyi inanılmaz sırtlanmış. Neredeyse tamamında her zorlu durumdan alnının akıyla çıkmış. Zaten bu reyting onun emeğinin hakkıdır. Aras Bulut İynemli, ekranda en sevdiğim isimlerden biri. Sarp ne kadar soğuksa, Mert o kadar sıcaktı. İki karakter arasındaki kontrastı şahane ortaya çıkardılar. Aras Bulut da dizinin hem nefes aldıran, hem de duygu hissettiren karakteri olarak elini taşın altına fazlasıyla koymuş. Ancak kadın oyuncular için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Bensu Soral ve Damla Colbay’ı ekrana yakıştırmama rağmen, bu kadronun yanında eksik kaldılar. Biraz daha çalışmaları gerekiyor. Çetin Tekindor’un oyunculuğuna insan bir şey söylerse taş olur. Ancak seçtiği aksan nedeniyle alışmak için biraz zamana ihtiyacım var. Mustafa Uğurlu ne bir eksik, ne bir fazla... Ayakta alkışlanacak bir performansa imza atmış. Anne meselesi Ezel’deki gibi parlatılmak istenmiş. Ancak karakter tasarımı ne yazık ki, aynı duyguyu vermiyor.
Ulusoy risk almış
Ezcümle; İçerde ilk bir saatiyle duygudan yoksun, son bir saatiyle ise insanı içine alan bir ilk bölümle karşımıza çıktı. İlk bölümde tercih edilen anlatım biçimi yerine başka bir yol seçilse belki de çok daha yüksek reytinglere imza atabilirdi. Çağatay Ulusoy ve Aras Bulut İynemli’yi ekranda özlemişiz. İkisi de tartışmasız çok iyiydi. Ancak söylemeden bu yazıyı bitiremeyeceğim. Çağatay Ulusoy 26 yaşında ve genç kızların sevgilisi bir isim. Hayatı boyunca bu tarz işlerde rol alabilir. Üstelik izleyici kitlesi onu bir romantik işte izlemek için can atarken, kendi kariyeri adına risk almış. Neyse ki, rolüne öyle iyi çalışmış ve sağlam bir kitlesi var ki, onu yalnız bırakmadılar. Finalde, “İçerde misin?” diye sordu polis ve mafya... Ben ilk bölümde tek ayağım içerde, tek ayağım dışarıda kaldım. Tamamen içeri girmeye ya da dışarda kalmaya ikinci bölümde karar vereceğim. Umarım haftaya duygusu da yüksek bir bölüm izleriz. Herkesin emeğine sağlık!