Birkaç haftadır Çukur’u izleyememiştim. Pazar günü hepsini bir arada izledim. Pazartesi akşamı da yeni bölüm vardı ve büyük yüzleşmeyi izleyecektik. Sonunda İdris Koçovalı Sadrettin’in oğlu Salih olduğunu öğrenecekti. Ancak diziyi izlemek ne mümkün! Neredeyse her sahnede öyle yüksek müzik var ki bir süre sonra dizi değil klip izlediğinizi düşünmeye başlıyorsunuz. Dramatik bir sahneye denk geldiniz ve sahnenin duygusuna girmeye çalışıyorsunuz bu defa da bir şarkı başlıyor. Müzikten karakterleri duymakta zorlanıyorsunuz. Bu Çukur’un en büyük sorunu! Müziği azaltıp sahnelerin duygusuna girebilirsek her şey daha iyi olacak. Dizide beni rahatsız eden bir diğer şey zaten oyunculuk biçimleri ve fiziksel görüntüleri birbirine çok benzeyen Aras Bulut İynemli ve Alperen Duymaz oldu. İkisi de hiç durmadan arızalı ve sinir krizi geçiren karakterlere dönüşüyor ve bazen kimi izlediğinizi şaşırıyorsunuz. Tamam Emrah psikopatlığı hayat biçimi yapmış ama Yamaç öyle mi? O kimyagerdi, müzisyendi, sonra Çukur’un babası oldu. Başına gelmeyen kalmadı ve hepsi çok ağır şeylerdi. Fakat bir dizide iki genç oyuncunun sürekli kriz geçirmesi bana fazla geldi. Emrah karakterinin inandırıcılığını artırmak için çok daha fazla detaya ihtiyaç olduğunu söylemeden geçmemek lazım! Gelelim yüzleşmeye... Finale kadar heyecanla bekledim. Erkan Kolçak Köstendil öyle güzel oynuyor ki, karakteri dalgalanmalarıyla öyle farklılaştırıyor ki keyifle seyrediyorsunuz. Ama büyük yüzleşme haftaya kaldı. İdris Koçovalı Salih’in yanına girdi ve bölüm finali oldu. Umarım haftaya duygu dozu yüksek, müzik dozu minimal sahneler izlemek nasip olur.
Oscar goes to sahne tasarımı