Dün Kaçak dizisinin setinde vurulma maceramı anlatmıştım. Bugün sette geçirdiğim saatlerde sıra… İsmet Ali Topçuoğlu’nun evindeyiz. Çiftlik o kadar büyük bir araziye kurulmuş ki, tenis kortlarından yürüyüş parkuruna, yüzme havuzundan evcil hayvanlara her şey var. Ama ekibin bu nimetlerden faydalanacak boş anı yok. Yemek aralarında o da bazen yönetmen Volkan Kocatürk ve Gürkan Uygun tenis oynuyormuş. Behzat Ç.’den tanışıklığımız var İnanç Konukçu’yla… O nedenle ev sahipliğini o üstleniyor ve çaylar, kahveler ondan geliyor. Sette benim tabirimle dizinin Robin Hood’ları var. Gürkan Uygun, Hasan Küçükçetin ve İnanç Konukçu… Güneşin altına oturup sohbete başlıyoruz. Ben sözü ilk bölüm kurulan dünyanın muhteşemliğine ama senaryonun gitgide aksiyona kaydığına ve dizinin erkek işi olmasına getiriyorum. Özel hayatlar devreye girse belki kadınların da ilgisini çeker diyorum. Oyuncular eleştirilerimi dinliyorlar ama onlar da önlerine gelen senaryoya sadık kalıyorlar. Bana söyleyecek çok sözleri yok.
İdmanlı direnişçi oldular
Gürkan Uygun’a 10 sene Memati karakterini oynadıktan sonra bir anda Serhat’la Memati’yi unutturabilmesinin büyük başarı olduğunu söylüyorum. O kadar mütevazı ki, “Sadece teşekkür ediyor.” Ama eklemeden de durmuyor: “Hem Memati hem de Serhat vicdanlı adamlar. Bu diziden sonra başrol derdim yok, anti-kahraman oynamak istiyorum. Saf kötü olsun. Tabii ki önce dinlenmek istiyorum. Kaçak’ta neredeyse 7 gün çalışıyoruz. Aksiyonu bol olduğu için diğer dramlara göre işimiz daha ağır.” Hasan Küçükçetin’e “Dizide bir mekâna girip burnunuz kanamadan 10 kişiyi öldürüp çıkıyorsunuz. Dövüşmeyi de, vuruşmayı da biliyorsunuz. İdmanlı direnişçi oldunuz” diyorum. “Değil mi? Bize hedefi göster, o mekânı alıp çıkalım” diye cevap veriyor. Kahkahayı basıyoruz. Üç sene Behzat Ç.’de cinayet büro komiseri Hayalet’i oynayıp, bir kişiyi bile vurmayan İnanç Konukçu, Kaçak’ta kaç kişiyi vurduğunu hatırlamıyor. Onlar çekime koyulurken, ben soluğu Çağkan Çulha’nın yanında alıyorum.
‘Kurgu dili kurdum’
Az sonra bir dövüş sahnesi çekilecek, o nedenle eğitmenle çalışıyorlar. Bir iki taktik kapmaya çalışırken, yanımızdan geçen Gürkan Uygun espriyi patlatıyor. “Seni vurduk olmadı, az sonra gel bir de dövüşelim.” Benden pes, insana bir gün tek aksiyon yeter. Yemek arası veren yönetmen Volkan Kocatürk tenis oynamaya başlıyor. Beni de davet etti ama onun maçını da yarıda kesip sohbete koyulduk. Şubat dizisinden hatırlarsınız Kocatürk’ü. Kaçak’ta da bence büyük emek harcıyor. Özellikle geçiş planlarını çok beğendiğimi söylemeliyim. Kocatürk, “Her diziyi kurarken yönetmen yorumunu koyar. Kaçak’ta daha çok kurgu diliyle ifade biçimimi koyuyorum. İlk bölümde de zamanı geri sarma dilini kullandım. Seyircilerimiz aksiyon seviyor. O nedenle tempomuzu hızlandırdık. Mesela arabanın gelişini uzun uzun kullanmak yerine, hemen getiriyoruz” diyor. Kocatürk’e “6 gün çalışıp, yedinci gün montaja giriyorsunuz. Hayatı kaçırmıyor musunuz?” dediğimde “Çocuklarınızın büyüdüğünü göremiyorsunuz. Hatta oğlum şikâyet ediyor ama ona da ‘Sen yokken de, ben bu mesleği yapıyordum. İşim bu’ diyorum” diye cevap veriyor.
Ekibe kadın lazım
O sırada sahne hazır talimatı geliyor. Monitörün yanına geçiyoruz. Dört saat silah sesine maruz kalan ben pes edip müsaade istiyorum. Oyunculara sizin aranıza artık bir kadın lazım diyerek onlarla poz veriyorum. Umarım senarist Zülküf Yücel sesimi duyar. Bu ekibe bir kadın katmak lazım. Ben ekiple vedalaşıp ayrılırken, patlama sesi sesiyle irkiliyorum. Arkamı döndüğümde Kaçak setinde rutin hayat devam ediyor. Tabii barut kokusu da...