Türkiye’de Japon dramlarına yoğun bir ilgi var. Bunun nedenini ancak bir Japon dizisi izlediğinizde anlıyorsunuz. Çünkü birbirinden bu kadar uzak coğrafyada yaşamamıza rağmen aynı duyguları paylaşıyoruz. Ve Japonlar duygu anlatma meselesini çok iyi biliyorlar. Bence evrensel olmanın sırrı da duygu anlatmak. O nedenle de bambaşka ülkelerde yaşasak bile birbirimizi hissedebiliyoruz. Türkiye’de daha önce Japon yapımları Anne ve Kadın dizi oldu. İkisi de ses getirdi. Hatta Kadın dün akşam yeni sezonuna başladı. Türkiye’nin en dikkat çeken yapımlarından biri... Şimdi ise Bir Litre Gözyaşı dizi oluyor. Dizi; Aya Kito’nun 1988 yılında yayınlanan “1 Litre No Namida” kitabından uyarlanıyor. 14 yaşında beyincik ve omurilikteki hücrelerinin dejenere olması nedeniyle amansız bir hastalığa yakalanan Aya; yaşadıklarını, yüzleştiği hastalıkla mücadelesini ve en önemlisi de hiç bitmeyen yaşama sevincini hep yazmış. Hastalık nedeniyle yatağa bağımlı olduğu zaman ise annesi ve doktoru onun günlüğüne yazamadıklarını geçirmiş. Sonra o günlük kitaplaştırılmış ve tüm dünyada milyonların okuduğu bir umut hikayesine dönüşmüş. Daha sonra dizisi yapılmış ve reyting rekorları kırmış.
Gerçek bir hikayeden uyarlanıyor
Aya’nın öldükten sonra bile milyonlara umut olduğu hikayesi bugün sadece Japonya’da değil, onlarca ülkede ilgi görüyor. Türkiye’de de yapımını MF Yapım’ın üstlendiği dizi pazar akşamı Kanal D’de başlıyor. Başrollerini Miray Daner, Sanem Çelik, Tolga Tekin ve Mert Yazıcıoğlu’nun paylaştığı dizinin gerçek bir hikayeden uyarlanması beni etkileyen bir özelliği... Aslında en çok içinde bulunduğu olumsuz koşulda bile sadece kendisine değil, herkese umut olma derdi taşıyan bir proje olması etkiliyor. Gelelim Türk uyarlaması Bir Litre Gözyaşı’nın bize anlatacaklarına... Cihan, büyük bir heyecanla üniversiteye hazırlanmaktadır. Hayal ettiği gibi üniversiteyi kazandığında başka bir heyecanın yani aşkın içinde bulur kendisini... Yaşamaya yeni başladığını hisseden Cihan, aslında tedavisi olmayan bir hastalığa yakalanmıştır ve bunu ilk öğrenen annesi Figen olur. Figen, kızının ömrü yettiğince onun hayatını benzersiz ve kızının hak ettiği gibi geçirebilmesi için çetin bir mücadeleye girişir. Biz aslında müthiş bir anne-kız hikayesi izleyeceğiz. Miray Daner son dönemin en yetenekli oyuncularından... Hem gözlerinin içi parlıyor, hem de bir damla gözyaşını hep gözünün kenarında tutuyor. Bu rolün altından fazlasıyla kalkacaktır. Sanem Çelik’le iyi bir anne-kız olacakları zaten tanıtımlara yansımış. Bakalım, pazar akşamı dizinin ilk bölümünü nasıl bir hisle bitireceğiz?