Sen Anlat Karadeniz’in ikinci bölümüyle Diriliş Ertuğrul’u tahtından etmesi perşembe sabahının en büyük şokuydu. Herkes şaşkındı. Ne büyük prodüksiyonlar, ne büyük starlar çıktı Diriliş’in karşısına yıllardır ama birincilik koltuğunu kazanamadı.Ne oldu da Sen Anlat Karadeniz ikinci bölümüyle bu başarıya ulaştı? Öncelikle en büyük sebebi bu ülkenin gerçeğini anlatıyor olması... Bir haftadır kaç kadının bana diziyi sorduğunu ben bile hatırlamıyorum. Hep şunu söylüyorlardı: “Ekranda izlediğimiz masallardan farklı, çok gerçek! Hele o çocuğun bir kez bile denize girmediği sahne yok mu? Orada nasıl ağladım, inanamazsınız.” Kabul edelim, kadınların çok büyük bir kısmı bu dizide kendisini gördü. Fakat birincilik koltuğuna sadece kadınların beğenisiyle oturmadı dizi. Çarşamba akşamı Diriliş çok önemli bir bölümle ekranda olacaktı. Ancak TRT’nin 50’nci yıl kutlamaları vardı. Sen Anlat Karadeniz 20.08’de atv’de ikinci bölümüne başladı. Ancak Diriliş Ertuğrul TRT 1’de 21.09’da başladı ve hemen 12 dakika reklama çıktı. 21.21’de yeni bölümüne başladı. Yani 73 dakika Sen Anlat Karadeniz’e kazandırdı. Bu da dengeleri değiştirdi. Sen Anlat Karadeniz çok doğru bir hamle yaptı. Bir dizinin en büyük riski yıllardır zirvede olan bir işin karşısına çıkmasıdır. Fakat bu aynı zamanda en büyük avantajıdır. Çünkü o dizi yorgundur. Sen Anlat Karadeniz birincilik tahtına oturacak mı onu haftaya göreceğiz. Ancak yüksek reytinglere imza atacağı ve Diriliş Ertuğrul için bir tehdit olacağının garantisini fazlasıyla verdi.Fazla Şaapma 26 Şubat’ta KAÇIRMAYIN!Oyuncu, yazar, fenomen arkadaşım Ömür Özdemir, geçtiğimiz yıl Fazla Şaapma diye bir kitap yazdı. Kendi hayat hikayesini mizahi bir dille ele aldığı kitabının neden hala sinemaya uyarlanmadığını düşünürken Gergedan Yapım’la bir stand up’a başladığını öğrendim. İlk iki gösterisine gidememiştim ama geçen hafta üçüncüsüne yetiştim. Her gösterisinde bir ünlü konuğu da ağırlayan Ömür’e ben gittiğimde Murat Dalkılıç misafir oldu. Duru Tiyatro’da gerçekleşen gösterinin ilk bölümünde Ömür kendi hayatının yaşarken komik olmayan ama bugün bizi gülmekten yerlere düşüren anlarını anlatıyor. Bu bölümde kaybeden rolünde Ömür var. Televizyon sektöründe yaşadıklarını dinlerken gülüyorsunuz ama alınacak dersleri pas geçmemek lazım! İkinci bölümde ise konuğunu karşısına alıp bir kazanan ve kaybeden sohbetine başlıyor. Konuğunu bir kazanan olan yüceltirken çok zekice ama komik sorular soruyor. Kaybeden koltuğuna da kendisini yerleştiriyor. Hem stand up, hem söyleşi, hem de müzikle dolu dolu bir akşam yaşıyorsunuz. Ben izlerken hayalleri ve hayal kırıklıklarıyla dalga geçmeyi başardığı için Ömür’ü çok takdir ettim. Tepinerek kahkaha attığım anların sayısı da oldukça fazlaydı. Kısacası Ömür bize bu gösterisinde tıpkı kitabında olduğu gibi “Hayat akıp gidiyor. Hayaller, hayal kırıklıkları, başarılar, başarısızlıklar, acılar, mutluluklar an’da kalıyor. Fazla Şaapma’yın yaşayın, kabullenin, takılmayın geçin ve gülmeyi ihmal etmeyin” diyor. 26 Şubat’ta sürpriz konuklarıyla tekrar Duru Tiyatro’a olacak. Kaçırmayın derim.
Sinegraf-Osman Sınav’ın yapımcılığını, Ender Gündüzlü ve Metin Arigül’ün müziklerini, Ayşe Ferda Eryılmaz ve Nehir Erdem’in senaryosunu, Osman Sınav ve Emre Kabakuşak’ın yönetmenliğini üstlendiği Sen Anlat Karadeniz, çarşamba akşamı ilk bölümüyle görücüye çıktı. İrem Helvacıoğlu, Ulaş Tuna Astepe, Mehmet Ali Nuroğlu, Sinan Tuzcu, Gözde Kansu, Öykü Gürman, Sait Geney, Nurşim Demir, Hilmi Özçelik, Berfu Benian, Cem Kenar, Nalan Kuruçim, Çağla Özavcı, Furkan Aksoy, Emre Ön, Pala Dayı, Faruk Acar, Şendoğan Öksüz, Demir Birinci, Dila Aktaş, Dilek Denizdelen, Senem Göktürk ve Duygu Üstünbaş’ın rol aldığı dizi; Tüm Kişiler’de 9.63 reytingle 2’nci, AB’de 5.82’yle 4’üncü, ABC1’de 7.41’le 3’üncü oldu. Son zamanlarda izlediğim en iyi Osman Sınav dizisi olduğunu söyleyerek başlayacağım. Öncelikle senaristleri tebrik ediyorum. Kaç sezondur dinlediğimiz ekranda farklı bir iş göstermek mevzusunu gayet iyi anlamışlar. Gözümüzün önünde, her gün duyduğumuz, maruz kaldığımız bir meseleyi anlatma cesareti göstermişler. Üstelik bu kadar bilindik bir mesele ekranda farklılık yaratmış.Oyunculukları sağlam bir iş izledikAçıkçası dizide İrem Helvacıoğlu’nun başrol oynayacağını duyduğumda önyargılı davranmıştım. Olması mümkün gelmemişti. Ama o kadar güzel oynamış, o kadar inanmış, o kadar Nefes’in ruhuna girmiş ki, bizim de onu izlerken nefesimizi kesti. O parmaklarının kırıldığı sahne gerçekten benim de canım yandı. İliklerime kadar hissettirdi. Ulaş Tuna Astepe, deli Tahir’i çok sahiplenmiş. İyi kalpli hödük olarak kızayım mı, seveyim mi bilemedim. Mehmet Ali Nuroğlu öfke kontrol sorunu olan Vedat’ı oynarken ben de ona karşı öfkemi kontrol edemedim. O kadar Vedat olmuş ki, ekran karşısında kulaklarını çınlata çınlata izledim. Beni en çok şaşırtan isimlerden biri de Öykü Gürman oldu. Asiye bu dizide izleyiciye nefes verecek karakter olmuş. Bu kadar dramanın arasında yüzümüzü güldürdü. Sinan Tuzcu’yla da şahane ikili olmuşlar. Gözde Kansu, Eyşan’la tıpkı Nefes’in dediği gibi “Kadınların yüz karası” bir karakter olmuş. Vedat gibi o da sinir bozmayı başardı. Ezcümle oyunculukları oldukça sağlam bir iş izledik.Volta atmaya başladımSen Anlat Karadeniz, kadına şiddet meselesini merkezine alan bir drama olmuş. Fakat ilk bölümde karşımıza öyle bir çıktı ki, ben uzanarak diziyi izlerken bir anda gerildiğimi, volta atmaya başladığımı gördüm. İzleyiciyi rahatsız eden dizileri severim. Ülkede şiddet kol gezerken, ekranda kadına şiddet meselenin gözümüze sokulmasının da umarım bir faydası olur. Herkesin emeğine sağlık!
Ahmet Mümtaz Taylan, Alper Kul, Sarp Apak, İrem Sak, Feyyaz Yiğit, Doğu Demirkol, Meltem Kaptan, Özgür Emre Yıldırım ve Mehmet Özgür’ün rol aldığı, Ali Atay’ın ikinci kez yönetmen koltuğuna oturduğu, Aziz Kedi, Ali Atay, Feyyaz Yiğit, Ali Demirel ve Volkan Sümbül’ün senaryosunu kaleme aldığı, Taff Pictures-Cemal Okan, Timur Savcı’nın yapımcılığını üstlendiği Ölümlü Dünya filmi dün vizyona girdi.Ali Atay uzun yıllardır oyuncu olarak tanıdığımız, daha sonra müzisyenlik yeteneğiyle tanıştığımız, geçtiğimiz yıllarda Limonata filmiyle yönetmenliğine şahit olduğumuz bir yetenek! Ben Limonata filmini de farklı bulmuştum. Ali Atay’ın kendine has bir tarzı var ve bunu hem oyunculuğuna, hem de yönetmenliğine yansıtıyor. Limonata bir yol filmiydi. Ölümlü Dünya ise aynı imzayı attığı ama komedi dozunun her saniye arttığı bir film olmuş. Filmi salı akşamı özel gösteriminde izledim. Ali Atay’ı oturup iyi bir rol gelsin diye beklemek yerine, hayal kurduğu, hayalini gerçekleştirmek için emek harcadığı, yazdığı, araştırdığı, mücadele ettiği ve hayalini gerçeğe dönüştürdüğü için takdir ediyorum. Ancak filmin fragmanını izlediğimde nasıl bir film çıktığından emin olamadım. Aksiyonu bol, komedi unsurları içeren ama hikayesini anlatamayan bir fragman kesmişlerdi. O nedenle benim gibi önyargılı olmayın çünkü film büyük sürpriz yapıyor. Feyyaz Yiğit’e dikkat!Film; bir Yeşilçam müziğiyle başladı ve bizi Anadolu Tat 1071 Restaurant’ın fertleriyle tanıştırdı. Onların birbirlerine bağlı, baba egemen aile yapısını izledikten ve sıradanlıklarına sonuna kadar inandıktan sonra “Ne oluyor ya?” dediğimiz bir an yaşayarak filmin aksiyonuna geçiş yaptık ve sıra dışı taraflarıyla tanıştık. Ondan sonra da kahkaha atmadığımız, insanın düştüğü halleri izlerken “Vay be” demediğimiz bir an olmadı. Klasik bir aile restoranında çalışan Mermer Ailesi’nin gözü kara kiralık katillere dönüşmeleri ama birbirlerine olan bağlılıklarından hiç vazgeçmemeleri onları azılı birer katilden sevimli kaçaklara dönüştürdü. Benim bu filmle ilk kez tanıştığım iki isim var: Feyyaz Yiğit ve Doğu Demirkol. Doğu’yu birkaç kez stand up’larından izlemiştim. Fakat Feyyaz Yiğit’i gözüm bir yerden ısırmasına rağmen filmde kim olduğunu çıkaramadım. Aynı zamanda filmin senaryosunda da yer alan Feyyaz; metin yazarı, müzisyen, yazar, Kafa Dergisi’nde de yazıyor, şimdi de ne kadar iyi oyuncu olduğunu hepimize gösterdi. Daha sonra adını araştırınca gözümün nereden ısırdığını da buldum. Feyyaz Yiğit Okan Bayülgen’in ekibindeydi. Gitar çalardı ve Okan Bayülgen ona sürekli laf atardı.Fragman 5 ise, film 100Ölümlü Dünya, hikayenin seyirciyi hep dinamik tuttuğu, rejinin senaryoya hizmet ettiği, çok iyi oyunculuklar izlediğimiz bir film olmuş. “Şahaneydi, bayıldım” diyerek salondan ayrıldım. Öyle ki, film çıkışı hem yönetmene, hem de yapımcısına “Fragman 5 ise film 100 olmuş. Hafta sonu tekrar izlemeye gideceğim” dedim. Bugün de tekrar izleyeceğim zaten! Emeklerine sağlık, umarım gişede de emeklerinin karşılığını alırlar.
Azra Kohen’in çok satan romanları Fi, Çi, Pi’nin dizi olacağını duyduğumda çok büyük tepki göstermiştim. Çünkü o romanların ana meselesi zaten sisteme karşı olmaktı. Böylece sistemin tam göbeğine girmiş oluyordu. Ancak dizinin ilk bölümünü izlediğimde romandan kopmaması çok hoşuma gitti. Bu da sisteme karşı başka bir cevap olacaktı. Ancak her geçen bölüm Fi, romandan uzaklaştı.Ben diziyi artık romandan farklı olduğunu kabullenerek izlemeye başladım. İkinci sezonu Çi romandan daha fazla uzaklaştı. İş Can Manay ve Duru arasındaki hastalıklı aşkta sıkışıp kaldı. Ne Bilge, ne Eti, ne Özge, ne Deniz romandaki asıl rollerini üstlenebildiler. Üstelik Ali ortada bile yok. Azra Kohen serinin üçüncü romanında der ki, Fi ve Çi aslında Pi’yi okuyun diye yazıldı. İki romanda bizi Pi’ye hazırlıyordu. Ancak Pi’nin uyarlanması bu koşullarda zor görünüyor. Çünkü Pi sisteme çomak sokmayı başaran bir iş. Bunu da Özge üzerinden yapıyor. Sadık’ın verdiği belgelerle Özge bir siyasi parti lideri oluyor ve iktidara karşı savaşıyor. Bugünün konjonktüründe bunun yapılması zor. O nedenle Çi son sezon olarak kalacak. Gitgide sona da yaklaşıyor Çi. Dizi mart ayında Show TV’de ekrana geleceği için önümüzdeki ay son birkaç bölümü yayınlanacak ve final yapacak. Zaten 7’nci bölümünde Özge’nin Can’ın Umut olduğunu öğrenmesi, Duru’ya gerçeği açıklaması, Eti’nin intihar etmesiyle olaylar hızlandı. Fi ve Çi benim hafızamda asıl meselesinden uzaklaşmış ama internete çekilen iyi bir drama olarak kalacak.Hayat Sırları giderken ailenin önemini vurguladıHayat Sırları’nın ilk tanıtımını izlediğimde “Vay be İkinci Bahar tadı yeniden geliyor” demiştim. Fakat çarşamba akşamı başlaması büyük riskti. Fakat o özlediğimiz tadı verirse izlenme şansı çok yüksekti. Ne yazık ki, Hayat Sırları ilk birkaç bölüm sırlarını açıklamadı. Sonrasında da hızlıca tüm sırları ortaya döktü. Ama olan olmuş, seyirci kaçmıştı. Ne yazık ki, reytingleri kötü gitti ve pazar akşamı ekrana veda etti. Biterken en büyük sır sadece seyirciye açıklandı. Hakan İmren babasını hala Mustafa Kuzgun bilerek diziye veda etti. Oysa özellikle o yer değiştirme hikayesinde çok büyük malzeme vardı. Keşke başkasının hayatını yaşayan Mustafa Kuzgun’un sırrını seyirci ilk bölümde öğrenseydi. Olan oldu. Hayat Sırları istediği kadar düşük reyting alsın, asıl olaya sonradan başlasın benim için fark etmiyor. Çünkü ekranda iyi oyunculuk, sıkı kardeşlik, her şeye rağmen birbirine tutunmuş ve birbirinin değerini bilen şahane bir karı-koca, çocuklarına karşı anlayışlı bir baba izledik. İşin aile kısmı ekranda hasretini çektiğim normal aile kavramını bize yansıttı. Kısacası Hayat Sırları giderken bize aile olmanın önemini vurguladı. Kendime adıma mutluyum. O nedenle tüm ekibin gönlüne sağlık!
O3 Medya-Onur Güvenatam’ın yapımcılığını, Çiğdem Erken’in müzik ve şarkılarını, Murat Güney’in sanat yönetmenliğini, Çağan Irmak ve Scripta Yazı Grubu’nun senaryosunu, Çağan Irmak’ın proje tasarımı ve yönetmenliğini üstlendiği Gülizar, cumartesi akşamı Kanal D’de başladı. Farah Zeynep Abdullah, Ömer Berk Cankat, Ebru Cündübeyoğlu, Berkay Ateş, Sevtap Özaltun, Berk Erçer, Mahperi Mertoğlu, Ayşe Tunaboylu, Emre Taşkıran, Feriha Eyüboğlu, Gonca Cilasun, Pelin Abay, Sinem Yener ve Osman Alkaş, Zuhal Gencer Erkaya, Şerif Sezer’in rol aldığı dizi Tüm Kişiler’de 3.06’yla 12’nci, AB’de 3.75’le 5’inci, ABC1’de 3.89’la 4’üncü oldu. Gülizar, “Katil oldum” diye Fettah’a koşmasıyla başladı. Ardından da bir gün öncesine ışınlandık. “Bir el lazım” şarkısını hazırlayan Gülizar ve Fettah’ın heyecanını izledik. Ve bir günde bir insanın başına gelebilecek her şeyi yaşadı Gülizar. Klip çekti, patlayacağını zannetti, evinde elektrikler kesildi, tacize uğradı, bir adamı öldürdüğünü zannetti, kaçırıldı, pavyona düşmekle tehdit edildi, tam düşüyordu ki bir adam geldi ve onu öldü zannettiği babasına götürdü. İlk kez uçağa bindi, babasıyla tanıştı, kardeşi olduğunu öğrendi ve onun tarafından aşağılandı, sonunda da aşık olacağı Murat’ı gördü. Tam bir Yeşilçam hikayesiyle karşı karşıya kaldık. Ancak güncellenmiş, zamanın ruhunu yakalamış bir Yeşilçam hikayesiydi Gülizar.Kalbi gözünde atıyorDizinin ilk yarım saati o kadar hızlı geçti ki, zamanın nasıl geçtiğini anlamadık. Ancak sonraki bir saat malum süre uzatma mevzusuna takıldı ve büyük bir hızla yavaşladı. Gülizar’ın tüm dizilere gösterdiği çok önemli bir gerçek vardı. Her sahnede gerilimli müziğe ihtiyaç olmadığı... Güçlü sahnelerin çoğunu müzik olmadan, sahnenin duygusunu iliklerimize kadar hissederek izledik. Bu konuda hem yönetmen Çağan Irmak’ı, hem de müzisyen Çiğdem Erken’i tebrik ederim. Herkesin bitmek tükenmek bilmeyen müzik kullandığı bir dönemde risk alıp sahnenin saflığını izleyiciye yaşattıkları için... Gelelim oyunculuklara... Farah Zeynep Abdullah yorumlanması zor, gel-gitleri çok fazla olan, kalbi gözünde atan Gülizar karakterini sonuna kadar giyinmiş. Bir an bile şüpheye mahal vermedi. Ebru Cündübeyoğlu’nu oldum olası çok beğenmişimdir. Suzan olarak izlerken de bir kez daha “Helal olsun” dedim. Özellikle Bahri’nin Gülizar’a aşık olduğunu söylediği anda gülerken buz gibi olan suratı ve sonra akıttığı gözyaşlarını izlerken Suzan’a üzüldüğümü fark ettim. Berkay Ateş’i Abluka filminde izlediğimden beri takip ediyorum. Her seferinde “Vay be” dedirtiyor. Yine yapmış yapacağını...Murat’ı ilerleyen bölümlerde tanıyacağızBerk Cankat yıllardır tanıdığım, hayallerini, oyunculukla nasıl bir derdi olduğunu çok iyi bildiğim, kalbini sevdiğim bir arkadaşım. İlk bölümde Murat karakterini izlerken yıllardır kat ettiği yolu gördüm. Ancak daha yapacaklarının yüzde 5’ini bile izlemedik. Çünkü Murat ilk bölümde bize Mine’nin histerik bir şekilde aşık olduğu adam olarak tanıtıldı. Veteriner olduğunu, hayvanlara tutkusunu, ailesini sevdiğini ve Mine’ye ilgi gösterdiğini gördük ama Murat’ın istemediği hiçbir şeyi yapmayacağını, dürüst ve güvenilir olduğunu, nasıl bir aşık ya da koca olacağını ondan değil hep diğer karakterlerin ağzından dinledik. Bu da başrol erkek karakterinin ilk bölümde kahramanlaşmamasına neden oldu. O nedenle Gülizar’ın karakterine hakim olduğumuz kadar tanıyamadık Murat’ı... İlerleyen bölümlerde Murat’ın kim olduğunu olaylara gösterdiği tepkilerle anlayacağımıza inanıyorum. Ben Berk Cankat’ı bu diziye yakıştırdım. Gülizar’ın enerjisinin de Murat’ı daha yükselteceğine eminim. Ezcümle; Gülizar çok bildiğimiz bir hikayeyi bize güncellenmiş halde anlatmayı hedefleyen, iyi oyuncularla, rejiyle, müzikle ve iyi bir tasarımla başlayan bir iş oldu. Sonraki bölümde ne olacağını merak ederek kapattım televizyonu... Son zamanlarda hiç böyle bir merakım olmuyor. O nedenle herkesin emeğine sağlık!
Ay Yapım’ın ATV için hazırladığı yeni dizisi 8. Gün’ü ne yalan söyleyeyim epey merak ediyorum. Çünkü senaryosunu Toprak Karaoğlu, Savaş Korkmaz ve Seda Çalışır yazıyor. Toprak Karaoğlu’nu İçerde dizisinden biliyoruz. Hikayeye attırdığı taklaları beğeniyle izledik. Dizinin yönetmenliği Çağrı Vila Lostuvalı ve Ender Mıhlar’a emanet. Poyraz Karayel’i bu kadar efsane bir dizi yapan en önemli isimlerden biridir Lostuvalı. Daha sonra Bu Şehir Arkandan Gelecek dizisiyle beklentimin altında bir iş çıktı ortaya. Ancak biliyorum Lostuvalı yeni dönemin en yetenekli yönetmenlerinden biri. Bunu bize Poyraz Karayel’de gösterdi. Haliyle senarist ve yönetmen birleşmesiyle ortaya şahane bir iş çıkabilir. Gelelim oyuncu kadrosuna.. Burcu Biricik, Musa Uzunlar, Buğra Gülsoy, Ceyda Düvenci, Cem Davran, Yiğit Kirazcı ve Hakan Kurtaş var. Fark ettiyseniz boş yok. Herkes iyi oyuncu, herkes bu işe kendisini adamış. Yani dizi “Beni izlemelisiniz” diyor. Haftaya çekimler başlıyor. Gizem ve aksiyonun birleştiği 8. Gün şimdiden iddiasını ortaya koydu. Umarım, şubat sonu ya da mart başında başladığında da bu iddiasının karşılığını alır. Hamileyim’de kahkaha garantiAlper Kul’un ilk kez kasım ayında komedi festivalinde oynadığı tek kişilik oyunu Hamileyim’i izleyememiştim. Şimdi BKM’de oynamaya başladı da, 19 Ocak akşamı izlemeye gidebildim. Alper’i uzun yıllardır tanırım. Kendisini yerden yere vurmayı da bilir, eğlendirmeyi de... Ama bana “Alper Kul’u nasıl bilirsiniz?” diye sorsalar hiç düşünmeden “Üretmeden duramaz” cevabını veririm. Çünkü Alper yazar, yönetir, oynar, beste yapar, yaşar. Sonra o yaşadıklarından mutlaka bir şey daha üretir. 4 yıl önce baba oldu. Tabii ki bu süreci pas geçmeyeceğini biliyordum. Hamileyim oyununda da babalığı öğrenme sürecini mizahi bir dille ele alıyor. Hamile kadının hormonlarının değişimi, doktorla süreçleri, babasının “Eden bulur” taşlamaları, loğusalık dönemi, arkadaşların baba olan adama tepkisi, oğlunun uyumamasını dinlerken kahkahalarınız salonu inletiyor. Ancak finalde öyle bir şey yapıyor ki Alper Kul, gözünüzden akan yaşlara engel olamıyorsunuz. Oğluna bir şiir okuyor. Oyundan fazla detay vermek istemiyorum, çünkü izleyip teslim olmanız gerekiyor. Ama Alper sen iyi bir baba olacaksın. Çünkü senin de dediğin gibi bir çocuğa bir babanın vereceği en güzel miras annesini sevmesidir.
Bozdağ Yapım-Mehmet Bozdağ’ın yapımcılığını, proje tasarımı ve senaristliğini, Şakir Demirpehlivan’ın genel sanat yönetmenliğini, Alpay Göltekin ve Zeynep Alasya’nın müziklerini, Efe Kubilay’ın görüntü yönetmenliğini, Filiz Ekinci, Yıldırım Bayazıt, İhsan Yıldırım, Uhud Tekin’in senaryosunu, Mustafa Şevki Doğan’ın yönetmenliğini üstlendiği Mehmetçik-Kut’ül Amare perşembe akşamı TRT 1’de başladı. Kaan Taşaner, İsmail Ege Şaşmaz, İlker Aksum, Gamze Özçelik, Özgü Kaya, Eva Dedova, İsmail Hakkı, Semih Ertürk, Uğur Karabulut, Polat Bilgin Emre Başer, Mirza Bahattin Doğan, Yiğit Uçan, Muhammet Raşit Baran, Burak Yenilmez, Atakan Yarımdünya ve Serdar Gökhan’ın rol aldığı dizi Tüm Kişiler’de 7.45 reytingle 2’nci, AB’de 9.57’yle 1’inci, ABC1’de 8.70’le 1’inci oldu. Mehmetçik’in perşembe akşamı sıkı bir rakip olacağı belliydi. Ama Vatanım Sensin’in bu kadar hızlı bir düşmesi şaşırtıcı oldu. İkinci sezonun başından beri hikaye anlamında ciddi kan kaybeden Vatanım Sensin, tahtını ilk haftadan Mehmetçik’e kaptırdı. Bundan sonra işi çok daha zor! Gelelim Mehmetçik Kut’ül Amare’ye... Dizi, 1. Dünya Savaşı’nın neden başladığını ve Kut’ül Amare’nin 1914-1916 dönemindeki zaferi anlatacağı bilgisiyle başladı. Ardından da Süleyman Askeri Bey’in konuşmasını dinledik. Aradan birkaç dakika geçmemişti ki, bu defa Mehmet’in meydandaki konuşmasını dinledik. Görüntüler harikaydı, reji hikayeye kuş konduruyordu ama müzik kullanımı çok fazlaydı. Dizinin ilk bir saati ne yazık ki her şeye rağmen didaktik anlatım tarzından vazgeçmedi. Son bir saati ise hızlandı.Kahraman da hasta olduAksiyon sahneleri, sanat yönetmenliği dikkat çekiciydi. Ama maalesef ilk bölümde ortada gerçek bir kahraman yoktu. Mehmet kahramanlığa adaydı, hatta ilk sahnesinde Batı’nın hasta Osmanlı benzetmesine tepki göstermişti. Ancak daha bir saat geçmeden ayağından vurularak o da hasta yatağına düştü. Kahramanda hasta oldu. Oysa o iki kardeş çatışması aksında bir hikaye başlasaydı, biz Mehmetçik Kut’ül Amare’yi bu iki kardeşin çatışmasıyla izleseydik ortaya tadından yenmez bir drama çıkardı. Mehmetçik Kut’ül Amare’yi prodüksiyon, reji, sanat yönetimi açısından oldukça yüksek bir çıtada olduğunun altına imza atarım. Ancak ilk bölümünde bir drama değil, Türkiye’de çekilmiş en iyi dökü-dramayı izlediğimi düşünüyorum. Malzemesi bol, çatışması sağlam, profesyonel ellere teslim bu işin ilerleyen bölümlerde didaktik anlatım biçimden dramaya geçiş yapmasını dilerim. Herkesin eline sağlık!Anıtkabir’de çekilen ilk diziSavaşçı’nın yarın akşam ekrana gelecek olan bölüm tanıtımına denk geldim dün akşam. Televizyonun sesi kısıktı, dalgalanan bir Türk bayrağı ve Anıtkabir’i gördüm. Başa alıp tanıtımı sesini açarak dinledim. Tüylerim diken diken oldu. İlk defa bir Türk dizisini Anıtkabir’de gördük. Mustafa Kemal Paşa’ya selam gönderiyordu dış ses... altı üstü bir bayrak ve Anıtkabir vardı ama insanın gözü doluyordu. Çünkü o gösterilen taş parçasından bu ülkenin kurucusu, o Türk bayrağında binlerce yiğidin kanı vardı. Yarın akşam Savaşçı’yı izleyeceğim. Mustafa Kemal Paşa’ya bizden de selam et olur mu Kılıç Timi!
Cumartesi akşamı Toy Sahne’de Kemal Hamamcıoğlu’nun yazıp yönettiği, Metin Akdülger’in tek kişilik oyunu Baldan Karanlık’ı izledim. Gitmeden önce oyun hakkında hiçbir şey araştırmadım.Çünkü Kemal Hamamcıoğlu’nun kelimelerine teslim olmak benim için artık keyif haline geldi. Her seferinde bambaşka bir hikayede, belki de benimle hiçbir ilgisi olmayan bir hikayede kalbime bastırdığını hissediyorum. Nasıl bu kadar derin bir yerden duyguların röntgenini çektiğini anlamaya çalışıyorum. Galiba bu kadar derine inebilmek için önce senin kalbini saf tutman gerekiyor. Kemal o saflığı korumak için çaba sarf eden kişilerden biri... Çünkü bu devirde kötülüğü seçmek çok kolay, mesele iyi kalabilmek için mücadele etmek! Baldan Karanlık’la bu defa bizi hayvanların duygularıyla tanıştırıyor Kemal. Oyuna girmeden önce size bir kağıt veriliyor. O kağıtta oyundaki bazı isimlerin ne anlama geldiği yazıyor. Ondan sonra da Metin Akdülger’in muhteşem performansına teslim oluyorsunuz. Sevmesini bilen Şımarık adlı köpek olarak sizi bambaşka bir yolculuğa sürüklüyor. “Karın yok, kalp aç” diyerek yüreğinize bir bıçak sokup çeviriyor. Oyunu izlerken oradan oraya koşturan, düşen kalkan, sürüklenen, tırmanan Şımarık olarak Metin Akdülger’i yüreğim ağzımda izledim. Şimdi bir yeri acıyacak diye de korktum. Baldan Karanlık size “Görmediklerim görünmez değilmiş, hiç sevilmemişler o kadar” diyerek 70 dakikalık bir sorgulama sunuyor. Oyun, 20 ve 27 Ocak’ta Toy İstanbul Maçka’da... Mutlaka izleyin, yanınızda mama götürürseniz sokak hayvanlarına ulaştırıyorlar. Siz de görmediğiniz sevilmemişler için bir adım atın!Babamın Günahları İçerde’ye benziyorduANS-Abdullah Oğuz, Evren Oğuz, Selen Sevigen, Mahmut Kayımtu’nun yapımcılığını, Ahmet Saatçioğlu’nun proje tasarımını, Ahmet Saatçioğlu, Berfu Ergenekon, Feraye Şahin, Ayşe Bengi, Murat Uyurkulak’ın senaryosunu, Yıldıray Gürgen’in müziklerini, Abdullah Oğuz’un yönetmenliğini üstlendiği Babamın Günahları, çarşamba akşamı Star TV’de başladı. Kadir Doğulu, Melisa Sözen, Mustafa Uğurlu, İsmail Demirci, Sezin Akbaşoğulları, Mehrnoush Esmaeilpour, Mustafa Açılan, Murat Atik, Gökçen Bilge Çiftçi, Tuan Tunalı, Ebru Aytemur, Serkan Şenalp, Gübenç Selekman, Memduh Kızılkula, Rıza Karaağaçlı, Emine Umar, Fatih Hürkan, Ediz Utkucan, Deniz Derin Keskin’in rol aldığı dizi; ilk bölümde maalesef beklenen etkiyi sağlayamadı. Senaryosunu okumuş biri olarak beklentimin daha yüksek olduğunu söylemeliyim. Ne yazık ki, ekranda izlediğim işte eksiklik tasarımdı. Kore dizisinden uyarlama olan işin en büyük sorunu; kendi başına sağlam bir çatışması olan hikayeyi başka dizilere benzetme telaşıydı. İşin aksiyon tarafı İçerde’yi fazlasıyla anımsatıyordu. Keşke kendine has bir tasarımla bir dizi yapsalardı. O zaman ortaya daha iyi bir iş çıkardı. Dizi bu akşam ikinci bölümüyle ekrana gelecek. Umarım neredeyse her sahnede karşımıza çıkan, içimizi kıyan tema müziği de değişir. Babamın Günahları potansiyeli yüksek bir çatışmaya sahip! Oyuncular arasında kimya daha çok ortaya çıkarsa yükselişe geçme şansı artar. Herkesin emeğine sağlık!