Seçimin üzerinden kısa süre geçti, bu arada yapılan kamuoyu araştırmalarının tümündeki ortak sonuç, AKP’nin oy oranının arttığı, CHP’ninkinin ise düştüğüdür.
Kısa bir süre içinde seçim sonucundan çok farklı oranlar çıkmaması doğaldır, ancak bu üç buçuk aylık sürede ciddi gelişmeler olmuştur.
Herkes için en önemli gelişme terör saldırılarıdır. Bunun yanında AKP hükümetinin dış politika ataklarıdır.
Kamuoyu araştırmalarında hükümet partisinin oylarının artması, mevcut sorunlarda çözümün yine bu partiden geleceği inancının tekrarlandığını ve arttığını gösteriyor.
Seçim öncesi araştırmalarda temel sorunların başında gelen terör yakın dönemde daha da şiddetlenmiş olmasına karşın, AKP’ye oy vermiş olanlara birkaç puan mertebesinde olsa da bu kez oy vermeyi düşünenlerin eklenmesi bu temel sorunun çözümünde yine aynı partinin adres olarak görüldüğünü işaret ediyor.
Hâlen kim tarafından açıklandığı bilmeyen gizli görüşmelerin öğrenilmiş olması da iktidar partisinden beklentiyi azaltmış değildir.
Bazı araştırmalarda oy oranı yüzde 25’in altına düşmüş görünen CHP ile oy oranı yüzde 10’lara yaklaşmış MHP, terör ve bağlantılı meselelerde hükümete yönelik sert eleştirilerini sürdürmeye devam ediyor.
Aynı durum dış politika sorunlarında da ortaya çıkmakta, İsrail ile ilişkiler başta olmak üzere iki muhalefet partisi de eleştiri üslubunu sert düzeyde tutmaktadır.
Oysa yine araştırmalara bakıldığında muhalefet partilerine oy vermiş seçmenin, ağırlıklı olarak İsrail konusunda hükümet politikasını desteklediği görülüyor.
Vatandaş, bir partiye çok değişik nedenlerle oy verebilir. Ama ana saik her vatandaşın kendi açısından tespit ettiği sorunları o partinin “çözme kabiliyeti”dir.
Seçim sonrası terör tırmanmış, herkesin tepki gösterdiği bir düzeye gelmiş olsa da, ana muhalefet partisine oy vermeyi düşünenlerin oranının azalması bu partide “çözüm kabiliyeti” olduğuna inancın azaldığını gösterir.
CHP, kendisinde temel sorunları çözme ve ülkeyi yönetme “kabiliyeti” bulunduğuna ilişkin seçmen inancı ve güvenindeki azalmayı değerlendirme çabası içine girmiş gibi de görünmüyor.
Bir ana muhalefet partisi, “nasıl olsa iktidar partisi bir gün büyük bir yanlış yapar o zaman iktidar olma sırası bana gelir” fikriyle siyaset yaptığı zaman iktidar olabileceğine, iktidar olma ehliyetine sahip olduğuna kendisi bile inanmıyor demektir.
CHP Genel Başkanı’nın ve sözcülerinin yaptıkları açıklamalar, hükümet politikalarına yönelttikleri eleştiriler bu izlenimi veriyor ve bunun sonucu daha çok seçmen kaybından başka bir şey değildir.