Yasakçı mantıkla suçlu aramak...

Haberin Devamı

Son 28 Şubat tartışmaları, körlerin fili tarifine döndü. Herkes fili dokunduğu yerine göre tarif ettiğinde hepsinin doğru bir yanı olur ama hiçbiri tek başına fili tarif etmez.

28 Şubat tartışılırken de, bu türden bazı tarifler sürekli vurgulanarak birkaç noktada yoğunlaşma sağlanmak isteniyor ama bu tutum bizi olsa olsa eksik teşhis yüzünden yanlış tedavi sonucuna götürür.

Refahyol hükümeti kurulduğu sırada, oldukça yaygın bir tedirginlik ortamı vardı. Bu tedirginliği tırmandırmakta dönemin iktidar sahiplerinin ciddi katkıları olduğunu da görmezsek, ülkenin en büyük siyasi krizlerinden birinin kaynağında siyasilerin bulunduğunu da gizlemiş oluruz.

***


O dönem tartışılırken, gerek Erbakan gerekse Çiller bir şekilde “aklanarak” krizin birkaç gazetecinin üzerine yıkılıyor olması bir yana, şu andaki tartışmanın odağına aslında bir de 28 Şubat’ın ruhuna uygun bir “siyaset yasağı” oturtulmuş oluyor...

Bir siyasi partinin seçimden birinci parti çıkması onun eleştirilemeyeceği anlamına gelmez. Kimi vatandaşlar o partinin iktidarda olmasını istemeyebilir, bunun için vatandaşlık haklarını sonuna kadar kullanarak “meşru” siyasi faaliyetlerde bulunabilir.

Her vatandaş, her siyasi parti, her sivil toplum örgütü siyasi iktidarın değişmesi için çaba gösterebilir.

Sandıktan birinci çıkmak, isterse oyların yüzde 90’ıyla olsun, vatandaşların tümünün o iktidarın icraatlarını onaylamasını gerektirmez veya iktidarı eleştirme hakkını ortadan kaldırmaz.

Bu, “meşru” siyasettir, her vatandaşın hakkı ve görevidir.

“Meşru” olmayan, o siyasi iktidarın emri altında olan devlet memurlarının siyasi faaliyette bulunması, elindeki gücü, yasaların imkân vermediği şekillerde kullanarak siyaseti etkilemesidir.

***


Bu ayrımı net olarak yapmadığımız sürece, ister 28 Şubat’ı ister Ergenekon’u tartışalım, hak ve görev olan “meşru” siyaset ile “meşru olmayan” faaliyetleri birbirine karıştırır, fiili bir siyaset yasağı”nın temellerini oluştururuz.

Söz konusu siyaset yasağı mantığı, kökleşmiş devletçi anlayışın temel unsurlarından birisidir. Bu mantıkla, mevcut iktidardan farklı düşünenler, mevcut iktidarın değişmesini isteyenler “vatan haini” sınıfına konulur, cezaları buna göre kesilirdi.

Seçilmiş siyasi iktidarı eleştirmeyi, değişmesini istemeyi de “demokrasi düşmanlığı” olarak niteleyen mantık, bu siyaset yasağının mantığından farksızdır. Tek parti döneminin Ankara Valisi’nin solcu gençlere “komünizm gerekiyorsa onu da biz getiririz” demesiyle “demokrasi gelecekse onu da biz getiririz, sizin talep etmeniz gerekmez” demek arasında hiçbir fark yoktur.

***


28 Şubat’ın daha çok konuşulması gerekiyor.

Meşru siyasetin herkes için hak ve görev olduğunu, bunun için her türlü fikrin, en aykırı ve sert eleştirilerin bile serbestçe ortaya konulabildiği, her türlü yasal örgütlenmeye gidilebilen bir medeniyet ortamında 28 Şubat’ların yaşanmasının mümkün olmadığını öğrenmek için gerekiyor.

DİĞER YENİ YAZILAR