Ak Parti’nin anayasa teklifi Meclis’e sunulma aşamasına geldi. MHP ile anlaşma sağlandı.
Bu çalışmadan da medeni ve demokratik bir anayasa çıkmadı, 1982’nin “askeri” anayasası esas olarak geçerliliğini koruyacak.
34 yıldır askeri yönetimin anayasasını korumak bütün sivil siyasi yönetimlerin ayıbı olmaya devam edecek.
Ak Parti ile MHP’nin üzerinde anlaştıkları değişiklikten çıkan başkanlığın Amerikan veya Fransız tipi değil, “Türk tipi” olması da kesinlik kazandı.
“Türk tipi”nde başbakanlık kalkıyor, başbakan ve cumhurbaşkanının yetkileri tek kişide, başkan veya cumhurbaşkanında toplanıyor. Buna parti liderliği dahil.
Şu anda geçerli sistemdeki yenilik “Türk tipi” bir yetkilerin toplanmasından ibarettir. İki kişinin yetkilerinin tek kişinin elinde olması ille dikta eğilimi göstermez, ama demokrasi de göstermez.
Bu değişiklik, eğer MHP cenahında son anda bir vazgeçme durumu olmazsa, referandum için gerekli oy alarak Meclis’ten geçecektir.
MHP’deki muhalefet hareketleri bastırılmış olduğuna göre, geçerli olan Devlet Bahçeli’nin kararı ve tavrıdır.
İdamın geri gelmesiyle ilgili olarak Ak Parti-MHP komisyonunun ne karar aldığı bilinmiyor. Bunu, tasarı Meclis’e gelince öğreneceğiz.
Eğer tasarıda idam cezası yer alır, ama buna ilişkin maddeye Meclis’te bir kısım Ak Partili olumlu oy vermezse yeni bir durum ortaya çıkabilir. Anayasa değişikliği tasarısı basitleşince referandumda oy verecek olan seçmenin işi de basitleşmiş olmaktadır.
Ak Parti’ye oy verenler bunu Tayyip Erdoğan’ın “hak ettiği bir terfi” olarak görecek ve evet diyecektir.
“Türk tipi” başkanlığın demokrasi için bir tehlike oluşturacağını düşünenler de tabii ki hayır diyeceklerdir. Bu “ortadan bölünme” halinde evet diyecek MHP’lilerle, daha önce Ak Parti’ye oy vermiş olan seçmenin tercihi büyük önem kazanmaktadır.
Referandumda evet çıkmasının garanti olduğunu söylemek de bu bilinmeyenler dolayısıyla kolay görünmüyor.
Sonuçta halk yine, son seçimde olduğu gibi Tayyip Erdoğan’a oy verecek veya vermeyecek. “Türk tipi” başkanlığın mantığı da bunu getiriyor.