Haberin Devamı
Bazı olaylar var ki, bunlar ancak toplumun tümünün vicdanında aynı ağırlıkla yer aldığında toplumsal bir temizlik mümkün olabilir. 1993 Sivas katliamı bu olaylardan birisidir, hâlâ unutturulmaya çalışılan Uludere katliamı da öyle...
Türk toplumu, vicdani temizliğini bir türlü yapıp medeni insani değerler üzerinde birlikte yaşama iradesini kullanamıyor.
Toplumun farklı kesimleri, bu kesimleri temsil eden siyasi yapılar “sen yaptın ben de yaparım” anlayışı üzerinden intikamcı reflekslerle yaşamaya devam ettikçe kirlenme hâli de devam edecektir.
Sivas katliamının üzerinden 19 yıl geçti ve dava zaman aşımı yoluyla sona ermek üzere. Yani bu katliamı yapanlar kurtulacak. Kurtulacaklar çünkü bazı güç odakları yapılanın suç teşkil etmediği, “Müslüman mahallesinde salyangoz satanlara” gösterilmiş haklı bir tepkinin istenmeyen sonuçlara varmasından ibaret olduğu kanaatindeler.
Vicdani bakışta böylesi bir “gerilik” sadece Sivas katliamı dolayısıyla ortaya çıkmıyor. Geçenlerde Hocalı katliamını protesto gösterisine damgasını vuran da aynı gerilikti, Uludere’ye mazeret üretmeye çalışanlar da aynı gerilikle maluldür.
Bu gerilik ve yarattığı savunmacı, intikamcı refleksler sadece bir çevreye değil, birbirleriyle çatışma halinde oldukları görüntüsüne alıştığımız, birbirinin tümüyle zıddı anlayışta olduklarını sandığımız farklı odaklarda birbirine tıpatıp benzeyen şekillerde yaşıyor.
Sivas katliamına mazeret üretmeye ve katilleri kurtarmaya çalışanlarla, Hocalı katliamını protesto ederken Hrant Dink’in katilini övenlerle, Uludere katliamını unutturmaya çalışanlar farklı siyasi görüş, inanç veya “görev” duygularına sahipmiş gibi görünseler de aynı kirlenmenin unsurları olup hep birlikte toplumsal vicdanın kara yüzünü oluşturuyorlar.
Hem Hocalı katliamına, hem Hrant Dink cinayetine, hem PKK şiddetine, hem falili meçhullere aynı şekilde karşı çıkan bir toplumsal güç oluşmuş değil. Böyle bir vicdani temizlik gücü eğer varsa da şu anda her türlü kirlilik dalgasının altında kalmış durumda.
Birileri Sivas katliamını sorumlularını, birileri Hrant Dink cinayetinin sorumlularını, başka birileri Uludere katliamının sorumlularını kurtarmak için “alenen” uğraşabiliyor, çünkü vicdani temizlenmeyi isteyen cenahta, çekinmeleri gereken bir kuvvet bulunmadığını düşünüyorlar.
Böyle bir vicdani temizlik kuvveti kendini göstermediği sürece de vicdani kirlenme devam edecek, her gelen kuşak daha da ağır bir vicdani yükle yaşamak zorunda kalacaktır.