Haberin Devamı
12 Eylül referandumundan itibaren, BDP kendisini tek odaklı bir siyasi hatta kapattı, o hattan çıkmaya da hâlâ niyetli görünmüyor.
Genel seçim öncesinde de AKP ile BDP arasındaki çatışma hali, iktidar partisi ile ana muhalefet arasındaki çatışmadan çok daha kuvvetliydi.
BDP’nin Van depremi dolayısıyla yaptığı her çıkışta da eleştirdiği tek odak hâlen AKP.
Genel Başkan Demirtaş’ın, partisinin son Diyarbakır toplantısında yaptığı konuşmada Van depremi sonrasında yaşananlarla ilgili değerlendirmeleri de söz konusu siyasi daralmanın son örneği.
AKP’nin Van depreminden siyasi rant çıkarmaya çalıştığını önce CHP söylemişti, BDP Genel Başkanı da aynı sözü tekrarladı. Başbakan Erdoğan’ın Vanlılara “Bu kışı atlatın” demesiyle ilgili yorumları da yine CHP’nin Baykal’dan bu yana süren laf kondurma usulü muhalefetinin vasat örnekleri arasına katıldı.
Oysa; Van’da bu kış kalıcı konutların inşa edilmesinin mümkün olup olmadığını tartmak gibi normal zihni faaliyetlere bile girişmeden “Başbakan Van halkını kışa terk etti” diyerek muhalefet etme üslubu, CHP’yi halkın dikkatinden çıkarmış bir üsluptur.
Demirtaş’ın “muhabirler aksaklıklarla ilgili haberleri gazetelerine gönderiyor, ama gazete yöneticileri bunları kullanmıyor” demesi de yine geleneksel CHP esnafının dedikoducu üslubunun aynen tekrarıdır.
Yukarıdaki örnekleri, BDP’nin tek odaklı siyasette tıkanmasının sonuçlarını işaret etmek için verdik. Buna “Vanlıların konuta ihtiyacı var, Başbakan’ı görmeye ihtiyacı yok” gibisinden birçok örnek daha eklenebilir.
AKP, PKK-KCK’nın Kürtler arasındaki desteğini geriletmek amacıyla yüklenmekteyken, BDP’nin de bu odakta takılı kalması, demokratik sürecin bu iki partinin işbirliğiyle hızlanabileceği yönündeki inançları da zayıflatıyor.
Yasal Kürt partileri ortaya çıkana kadar bu kesimin oylarının çoğunluğu her zaman muhafazakâr ve dini referanslı partilere yönelmiştir. 1991’den itibaren yasal Kürt partileri en yüksek oy oranına son seçimde ulaşmıştır. Yine de, Kürt oylarının yarıdan fazlası AKP’ye yönelmiştir.
Bu oy dengesinden, AKP’ye oy veren Kürt seçmeninin kalbinden PKK’nın silindiği sonucu çıkarmak ne kadar yanıltıcıysa BDP’ye oy verenlerin tümünün PKK terörünü desteklediği sonucunu çıkarmak da o kadar yanıltıcı olur.
Ama iki partiye oy verenlerin çoğunluğunun bu iki partinin barış sürecinde işbirliği yollarının açılmasını bekledikleri tespiti bir gerçektir. Buradan yola çıkıldığı takdirde öncelikle BDP’nin izlediği tek boyutlu siyasi çizginin kendi etkinliğini azaltacağını görmesi mümkün olacaktır.