Özel yetkili mahkemeler sisteminde değişiklik haberleri farklı tepkilere yol açtı. Bunlardan biri, sürmekte olan darbe ve bağlı terör faaliyetleriyle ilgili davaların “tavsayacağı” kuşkusudur.
Demokratik hukuk mantığının “özel yetkili” ve benzeri yargı düzenlerinin işleyişiyle ilgili olarak, kuşkusu her zaman vardır. “Doğal yargı” düzeninin dışına çıkan her uygulama kaygı yaratır ve bugüne kadar bütün örnekler bu kaygıların haklılığını da göstermiştir.
Ergenekon adı etrafındaki bütün soruşturma ve davalardaki bazı uygulamalar da üç yıldır tartışılıyor. Uzun tutukluluk durumları da bu vesileyle gündeme geldi. Ancak “uzun tutukluluk” ya da mahkemelerin tutuklama kararlarındaki “bol kepçe” alışkanlığı bugünün “özel yetkili” düzeniyle ortaya çıkmış bir sorun değildir.
Hükümet kanadından gelen bazı açıklamalar ve Adalet Bakanlığı’nda bu konuda bir çalışma yapıldığına ilişkin haberler üzerine Ergenekon davalarında bir tür “tavsama” kuşkusunun ortaya çıkması anlaşılır bir durumdur.
Bu kuşkuyu dile getirenler, aslında açık söylemeseler de AKP’nin bu davaların buharlaşmasını sağlayacak bir “uzlaşma” peşinde olup olmadığı sorusunu gündeme getirmiş oldular.
Elbette bir “uzlaşma” olacaktır. Ama bu uzlaşma noktası “tavsama” ya da bazı olayların üstünün örtülü kalması üzerinde olamaz. Uzlaşma noktası, “siyasete zor kullanarak müdahale” anlayışının ortadan kalkması noktasıdır.
AKP hükümetinin CMUK 205’nci maddede yapacağı düzenlemenin siyasete zor kullanarak müdahale heveslerini diriltme sonucunu yaratması şu anda aşırı bir hassasiyet gibi görünüyor.
Bu aşırı hassasiyetin kaynaklarından biri de, hâlen tutuklu kimi asker kişilerin bazı konuşmalarının ortaya çıkmış olmasıdır.
Ergenekon davaları “tavsayamaz.” Bu soruşturma ve davaların hedefi belliyse ve bu hedef yolunda onca mesafe alındıysa, kimsenin, hiçbir siyasi gücün davaları akamete uğratma hakkı yoktur.
Bu davalar düzgün bir şekilde tamamlandığında, “darbe” kavramının gündemimizden çıkmasına çok yaklaşmış olacağız.