28 Şubat soruşturması tutuklamalarla devam ederken, medya ve yargı boyutları üzerindeki tartışmalar ve “talepler” de sürüyor. Ama olayın siyasetçi boyutu, soruşturmayı sürdürenlerin de “rövanş” duyguları öne çıkanların da ilgi alanında değilmiş gibi görünüyor.
28 Şubat operasyonu sırasında hedef olan Refahyol hükümetinin başbakanı Erbakan’dı, yardımcısı Çiller’di. Tabii içişleri, savunma ve adalet bakanları da vardı, muhalefet partileri de, bu partilerin genel başkanları da.
Ve operasyon süresince desteğini esirgemeyen siyasetçiler de vardı.
28 Şubat soruşturulurken, tartışılırken siyasi sorumluluk taşıyan kişilerin; bakanların, başbakanların, cumhurbaşkanlarının da görevlerini yerine getirip getirmedikleri sorgulanmadıkça siyaset boyutu, siyasetçi boyutu eksik kalmış olacaktır.
Aynı durum 12 Eylül davası için de geçerlidir.
Darbe öncesi hazırlık çalışmaları kapsamında gerçekleşmiş eylemlerin de davaya dâhil edilmesi; dönemin siyasi sorumluluk taşıyan başbakanlarının, bakanlarının “ne yaptın” sorusuna cevap vermeleri şarttır.
Bu davaların amacı, yakın geçmişimizdeki demokrasi suçlarının teşhiriyle birlikte, bu suçların tekrar işlenmesine gidebilecek yolların kapatılmasıdır. O yollar içerisinde sivil siyasetin, ister iktidarda ister muhalefette olsun, bir kesiminin ne gibi faaliyetleri olduğu ortadadır.
28 Şubat sürecinin bir yanında Kürt meselesi ve Kürt meselesiyle ilişkili “suçlar” da var. Operasyonun başında bulunanların “medyayı andıçlama” faaliyeti doğrudan Kürt meselesiyle ilgilidir. Bu yol takip edildiğinde de yine sivil siyasi sorumluluk taşıyanlara ulaşılacaktır.
Hâlen devam etmekte olan darbe hazırlığı davalarında olduğu gibi 28 Şubat soruşturması kapsamında da, verilen görevleri “emir komuta zinciri içinde”yerine getirmiş, askeri disiplin sistemi dâhilinde başka türlü hareket imkânı bulunmayan asker kişiler de yer alıyor.
“Sadece emirleri yerine getirmek” ile “suça iştirak” arasındaki çizgi hukuki açıdan çok ince bir çizgi olabilir.
Ama soruşturmaların bütün aşamalarında bu ayrımın vicdanlarda rahatsızlık yaratmayacak şekilde büyük bir hassasiyetle takip edilmesi şarttır.
Bu davalar “siyasi” davalardır ve “bürokrat yanı” çok fazla öne çıkarken siyasetçi boyutunun eksik kalması kamu vicdanında rahatsızlık yaratacaktır.