Oy desteği yüzde 50’nin üzerinde olan bir siyasi partinin, son seçimde yüzde 1’e ulaşmamış bir başka partiye “bütünleşme” önermesi pek duyulmuş bir durum değil.
HAS Parti, girdiği ilk genel seçimde yüzde 0,74 oy alarak, içinden çıktığı Saadet Partisi’nin de gerisinde kalmıştı. Seçim öncesi demokrat ve “sivil” tavırlarıyla belli bir ilgi toplamış olan HAS Parti, düşük oy desteği dolayısıyla sahneden inmiş görünüyordu.
HAS Parti, Genel Başkanı Numan Kurtulmuş ve diğer sözcülerinin aktardığı siyasi çizgi dolayısıyla “liberal-demokrat-sivil” sıfatlarıyla algılanan bir parti oldu.
Türkiye’deki siyasi İslamın ana partisinden ayrılırken, AKP’ye göre daha liberal ve sivil bir hareket algılaması yarattı. İktidardaki AKP’den talepleri de özellikle “askeri vesayetin tasfiyesi” ve “demokratik reformlar”da daha etkili adımlar atılması yönünde oldu.
Tayyip Erdoğan’ın HAS Parti liderine bütünleşme önerirken ilk maddenin yaklaşık 300 binlik bir oy katılımını sağlamak olması zayıf ihtimaldir.
HAS Parti kadrolarının, şu ana kadar kamuoyunda yarattıkları algı dolayısıyla, AKP’ye bir “sivil kan” katılımı olarak düşünülmüş olması ise farklı bir anlam taşır.
HAS Parti’nin AKP’ye getireceği, 300 bin dolayında oy katkısı olarak değil, bir “sivil kan” ihtiyacının giderilmesi, bir tür siyasi yenilenme olarak görülecektir.
2014’te Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olması ve bir yıl sonraki genel seçimde tüzük gereği AKP’nin kurucu kadrosunun büyük kısmının Meclis dışında kalmasıyla AKP büyük bir “iç inşa” süreci yaşayacaktır. Erdoğan’dan sonra genel başkanın ve başbakanın kim olacağı çoktan konuşulmaya başlanmıştır. Ancak, bu “iç inşa” liderle bitmeyecek, başlayacaktır. Meclis ve hükümet gibi yerel yönetimler çerçevesinde de AKP neredeyse tümüyle tekrar “inşa” edilecektir.
Erdoğan’ın Kurtulmuş’a daveti bu sürecin fiilen başladığının işaretidir. Küçük ama “sivil” bir yapıda “taze kan” katkısı aranması kişilerle ilgili tartışmalardan daha önemli görünüyor.
Bu davetle açılan yolun Kurtulmuş’u Erdoğan’ın yerine kadar götürüp götürmeyeceği sorusunun cevabını AKP ve çevresindeki “yapı”lar bugünden aramaya başlamışlardır.
Bu sorular, Erdoğan’ın açık cevaplarına kadar var olacaktır.
Ancak dünkü davet, bir “yön işareti” olarak görülürse, bunun AKP için de “pozitif” bir yön olduğunu şimdiden söyleyebiliriz.