Haberin Devamı
Dün iki şehirde iki şiddet eylemi oldu. İkisi de siyasi terör kapsamına girmiyor. Birinde bir öğrenci servis aracına ateş açıldı, iki öğrenci öldü, saldırının nedeni “kız meselesi.”
Diğerinde sağa sola rastgele ateş açan bir kişi emniyet amirini öldürdü, nedeni bilinmiyor.
Şiddetin, toplumdaki ağır varlığının örnekleri her gün yaşanıyor. O kadar ki, Fenerbahçe taraftarları, kulüp başkanına destek için mahkeme önünde birbirleriyle kavga ediyor, bıçaklar çekiliyor, insanlar yaralanıyor.
Evde başlayan şiddet, okulda devam ediyor, kışlada devam ediyor. Karakoldaki şiddeti haklı gösterecek gerekçeler bulmaya çalışan birileri ortaya çıkıyor...
“İşkenceye sıfır tolerans” kampanyasıyla belli bir ilerleme sağlandı; ama “işkence yapamıyorum, eziyet edeyim” duygusuyla ortaya çıkan bir ruh hâli, neden tutuklu olduğunu anlamadığımız muhabir arkadaşımız Barış’ı tuvalet temizlemeye zorlayarak “ben buradayım” diyor.Bunları herkes biliyor, herkes bunları yaşıyor, bunlara tanık oluyor.
Uzun süredir Ankara kaynaklı bir kampanya ile insanların sigarayla ilişkilerini kesmek yolunda ciddi faaliyetler yürütülüyor. Esastaki hedef doğru olmakla birlikte bu faaliyetlerin kimisinin abartılı olduğuna kuşku yok.
O zaman bu kampanya konusunda çok duyarlı olduklarını sürekli olarak ortaya koyan yöneticilere sorulması gereken bir soru var: Bu ülkede ortada dolaşan ateşli silahlar dolayısıyla yüzlerce kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişinin hayatı karardı. Dün de iki öğrenci ile bir emniyet görevlisi hayatlarını kaybetti. Bu ülkede binlerce, on binlerce ateşli silah elden ele geziyor, sürekli can alıyor. Toplumumuz hiçbir uygar ülkede olamayacak ölçüde; dünyada şu anda sadece kabile-aşiret örgütlenmesi içinde yaşayan toplumlarda görülebilecek ölçüde “silahlı” bir toplum.
İnsanının sigarayla ilişkisini kesmekte aşırı duyarlı yöneticiler silahların ortadan kaldırılması için bugüne kadar hiçbir girişimde bulunmadı. Silahların toplanması için hiçbir yönetim adım atmadığı gibi, hiçbirinin ağzından da bu vahim durumla ilgili tek kelime çıkmıyor.
Avrupa Birliği üye adayı olmamız bir yana, dillerinden “Avrupa Birliği standartları” lafını eksik etmeyenler, hiçbir AB üyesi ülkede ya da AB üyesi olmayan ama medeni dünyada yerini almış bir ülkede bizdeki gibi bir “silahlı hayat” olmadığını bilmiyor olamaz.
Silahların toplanması yolunda gerçekçi ve kararlı tavır alabilecek bir yönetim, Türk toplumunun şiddetten uzaklaşabilmesi için bu en önemli adımı atmakla ciddi bir medeniyet hamlesi yapmış olacaktır.