BDP’lilerin, PKK eylemlerinin yoğunlaştığı bir dönemin ardından “Abdullah Öcalan’sız barış olmaz” eylemlerine girişmeleri mevcut koşulları doğru okumakta hâlâ zorlandıklarını gösteriyor.
Öncelikle “görüşme” kelimesinin içeriğinin net bir şekilde aydınlanması gerekiyor.
“Görüşme” bir orta yol bulmak için yapılır. “Görüşme” kelimesini bol bol kullanmakla, bu kelimeyle kastedilen “ben doğrudan yüzüne karşı bir talepte bulunurum o da kabul eder” şeklinde anlaşıldığı sürece, herhangi bir fayda sağlamak mümkün değildir.
“Görüşme” halinde, taraflar taleplerini doğrudan, birinci elden karşıdakine iletir, iki taraf da talep edilenden mümkün olduğu kadar azını kabul etmek, kendi taleplerinin ise mümkün olduğu kadar çoğunu kabul ettirmek için uğraşır.
Amaç da bir “orta yolda buluşmak”tır.
Şu anda tarafların buluşulacak orta yol konusundaki fikirleri iyice bulanık hale gelmiş olduğu için “görüşme” kavramı da yıpranmış durumda.
Meselenin temelinde Türkiye toplumunun bütün unsurları için en gelişmiş eşit vatandaşlık hakları, kendi kimlik ve inancıyla özgürce yaşama hakkı varsa, bunun zaten “görüşme”si, “pazarlığı” olamaz.
Mevcut siyasi yapının bunlar üzerinden pazarlık etme hakkı çoktan ortadan kalkmıştır.
Şu anda “görüşme” konusu, silahların susacağı koşulların nasıl hazırlanacağıdır.
BDP, tekrar ve çok kuvvetli bir şekilde İmralı’yı, Abdullah Öcalan’ı gösterdiğinde kendi yapabileceklerinin sınırını da çizmiş oluyor.
Öcalan’ın en uzun ve etkili Kürt isyanının lideri olması, onun etkinlik alanının genişliğini gösteriyor.
Kürt siyasetinin, Öcalan’ın hapishane koşullarının iyileştirilmesi, dolayısıyla eğer barış sürecine katkıda bulunacaksa, buna imkân hazırlanması her zaman konuşulabilir.
BDP ise daha ötesine geçiyor ve “tek adres” olarak Öcalan’ı gösteriyor.
Bunun olabilmesi için mevcut kanlı manzaranın gözler önünden kalkması gerektiğini görebilen Kürt siyasetçiler var, ama onların uyarıları da yine büyük gürültü ve silah sesleri arasında kayboluyor.
Kürt siyaseti, silahların susması sürecinde tek unsur olarak Öcalan’ı görmek ve göstermekle, aslında “görüşme” kavramını en tıkalı olacağı noktaya götürüyor. Bunun karşılığı Öcalan’ın tecrit koşullarında ısrar etmek olunca da tıkanma perçinlenmiş oluyor.
BDP Meclis’e gelerek ve yemin ederek havanın yumuşamasına sağladığı katkının ardından “benden bu kadar” diyerek kendi siyaset alanını daralttığı sürece de kendinden yemekte ve “Kürt siyaseti eşittir terör” denklemini güçlendirmektedir.