15 Temmuzla ilgili sorular cevap bulmaya başladı. Ama çok yavaş gidiyoruz.
Başbakan’ın son söylediğine göre darbe girişiminin başında beş generalden oluşan “Yurtta Sulh Komitesi” vardı.
Yine Başbakan’ın söylediğine göre bu komitenin idari bazı hazırlıkları vardı, ama sivil siyasi yapıya daha sonra bakacaklardı.
O zaman, darbenin başarıya ulaşması durumunda cemaatin kadrolarının sivil siyasi ayağı oluşturması kesin değildi sonucuna varabiliriz.
Gülen cemaatinin, cemaatçilikten FETÖ’cülüğe uzanan yolda hemen herkesle iyi ilişki kurduğunu da yavaş yavaş itiraf ediyoruz.
80’lerde Gülen cemaatinin adı duyulmaya başladığı sırada, eğitim hamlesi başladığı sırada olumsuz bakan kimse yoktu.
Açıkça söyleyelim cemaatin okulları, yurtları, kursları kaliteli oldukları için herkes çocuklarını oralara yerleştirmeye çalışıyordu.
Cemaat herkesin gözünde muteberdi, kimse ilişki kurmaya çekinmiyordu.
Bütün siyasi partiler de aynı durumdaydı, Gülen Cemaati mensupları bütün siyasilerle rahat ilişki kurabiliyordu.
80’lerin sonu ve 90’larda devlet ve askeri okullara, yargıya, emniyete “sızma” faaliyeti başladığı zaman da kimse bundan rahatsız olmuyordu.
Orduya sızma meselesinde ise küçük bir hatırlatma gerekiyor. Şu anda FETÖ’den tutuklu generallerin, üst rütbeli subayların öğrenciyken sızdırılmış olmaları mümkün değildir, tarihler tutmamaktadır.
Eski bir genelkurmay başkanının söylediğine göre Ak Parti hükümeti 2004’te uyarılmıştır. Bunun doğru olduğu anlaşılmaktadır, çünkü o dönemde orduda çeşitli tasfiyeler yapılmıştır.
Bu arada yine aynı dönemde askeri cenahtan gelen uyarılar arasında Türk Ermenilerin, Türk vatandaşı “dönme” Yahudilerin, Hıristiyanlığın yayılmasının da bulunduğunu hatırlamak gerekiyor.
Bu uyarıların arkasından gelen Hrant Dink cinayeti, Zirve yayınevi katliamı, rahip cinayetleri de şu anda cemaatin etkinlik alanlarında görünmektedir veya gösterilmektedir.
Cemaat itirafçıları da, soruşturma ve araştırma yapanlar da ılımlı İslam örneği olarak büyük itibar sahibi olmuş bir cemaatin insan öldürme, darbe yapıp iktidara el koymaya kalkışma noktasına gelmesini açıklamıyor.
Başbakan’ın “Darbenin sivil siyasi kadrosu yoktu, bunlar sonra bulunacaktı” demesi de karanlık noktaları biraz daha artırmıştır.
Başbakan bu beyanının arkasından “o zaman neden bu kadar adam tutuklandı” sorusuna da cevap vermelidir.