Haberin Devamı
Siyasiler gazetecileri sevmez. Daha doğrusu gazetecinin hür bir vicdanla gerçeğin peşinde koşanını sevmez. Siyasiler eleştiri de sevmez. Başbakan, Uludere olayını kurcalayan gazetecilere olan öfkesini “tasmalı gazeteciler” sözüyle ifade etti.
Birçok yazar bu “tasmalı” sıfatının üzerinde durdu. Tasma, hayvanları, en başta köpekleri kontrol altında tutmak için takılır. Eskiden kölelere de takılırmış.
Tasma, takılan hayvanın ya da insanın isteği üzerine takılmaz. Kendisinden daha güçlü biri tarafından, onun iradesiyle takılır.
Tasmayı gönüllü olarak takanlar da vardır. Bunlar herhangi bir inanç ya da örgüte bütün düşünme haklarından feragat ederek “körlük” derecesinde bağlı hâlde yaşamayı seçmiş olanlardır.
Düşünme hakkından bir siyasi lider adına feragat etmiş olanı, tabii ki o siyasi lider sever. Tasmalılık hâli gönüllü olsa bile, kuvvetliye dönük bir korkuyu içerir. Bu korku da korkanın alkışlarının daha kuvvetli, övgülerinin sınırsız, körleşmenin sonsuz olmasını sağlar.
Siyasiler, kendilerini yakın gördüklerini “tasmasız”, uzak gördüklerini “tasmalı” olarak değerlendirdiklerinde, ki Erdoğan bunu ifade etmiştir, “körleşme” hâlinin kıyısına gelmiş olduklarını da ilan etmiş olurlar.
Başbakan, bir süredir “öz evlat”, “dindar nesil” gibi ifadelerle Türk toplumunu, insanları “sevdikleri-sevmedikleri” olarak sınıflandırıyor. Ayrım bu şekilde yapıldığında “sevilmeyenler”i “sevilenler”e benzetme faaliyeti ortaya çıkabilir ki, bunun ucunda duran hayaletler de bellidir.
AKP’nin tepesinin bunları düşünmesi ve Türk toplumunun yarısının neden kendilerine oy verdiğini bir kez daha gözden geçirmesi şart olmuştur.
Şimdi hepsi mezarlıkta olan siyasi partilerin hangi körleşmelerle kendilerinin ve toplumun önünü tıkadığını iyice gözden geçirsinler.
Bu arada hiçbiri tasmalı olmayan, farklı görüşlere sahip olsalar da toplumun ileriye gitmesi için gerçeği aramak görevini yerine getiren gazetecilerin tümü bir özür hak ediyor.
Sadece eleştirenler değil, AKP’ye yakın görüşleri olan ve pek eleştirmeyenler de hak ediyor.