Haberin Devamı
Anlaşılan o ki, “terörle mücadelede demokrasiden taviz vermemek” cümlesinin ne anlama geldiği üzerine düşünmek gerekiyor. Bu cümle Türkçede şu anlama geliyor: Terörle mücadele etme gerekçesiyle yazan, çizen, konuşan ve siyaset yapanlara hiçbir baskı yapmamak, terörle doğrudan ilişkili olmayan hiç kimseyi kovuşturmamak, hatta bu ihtimalleri yok etmek için yasal tedbir almak.
Terörle mücadelede demokrasiden taviz verilmemesi sadece bu anlama geliyor. Bunun “ama”sı yok, hele “ama demiş ki” diye dedikodu üslubunun böyle bir tartışmada hiç yeri yok.
Yine anlaşılıyor ki, KCK operasyonlarının gidişatı üzerine tepki gösterenlerin ve uyaranların ne dediğini Başbakan dikkatle okumamış, bunları kendisine iletenler de doğru iletmemiş.
Bütün eleştiri ve uyarılar, Başbakan’ın sık sık tekrarladığı “demokrasiden taviz vermemek” hassasiyetinden kaynaklanıyor. Eleştirenler ve uyaranlar, yakın tarihimizde defalarca tanık olduğumuz gibi, böyle bir gidişatın eninde sonunda KCK’yı besleyeceğini, bütün demokrasi dışı çözümleri savunanları güçlendireceğini belirtiyorlar.
Devletin, Ankara’nın “resmi” görüşü dışında her türlü fikrin, tavrın “teröre destek” olarak görüldüğü dönemleri bu ülke uzun süre yaşadı. Bu dar bakış sayesinde de PKK veya KCK, 33 yıldır varlığını sürdürdüğü gibi, gücünü de koruyor.
Terörle mücadelede demokrasiden taviz verilebileceği, hatta verilmesi gerektiği, hatta onların yöntemlerini kullanmanın “caiz” olduğu fikrinden “demokrasiden taviz verilemez” aşamasına gelmiş olmamız önemli bir gelişmedir.
Ama öte yandan da bu cümleyi tekrar edenlerin sorunun anlamı ve içeriğiyle ilgili dar bir bakış açısının dışına çıkamamaları yüzünden bugün, 2011 yılının sonunda 90’lara dönülmekte olduğu kuşkusu yaygınlaşıyor.
Başbakan için ve 90’ları özleyenler için tekrar söyleyelim, KCK operasyonlarının gidişatını eleştirmek KCK’yı savunmak şöyle dursun; demokrasiyi ve KCK gibi örgütlerin işlevini kaybedeceği siyaset ve hukuk ortamını savunmaktır.
Yukarıdaki son cümleyi yazarken, “Gelecek Uzun Sürer” filminin davetiyesi geldi. Tepeye İtalyan yazar Cesaré Pavese’nin şu sözünü koymuşlar: “Savaş bir gün biterse kendimize şunu sormalıyız: Peki ya ölüleri ne yapacağız? Neden öldüler?”
Bu soruyu savaş bittiğinde sorup vicdanları kanatmaktansa, bugünden her sabah kendi kendine sormak gerekiyor. Ve bu soruya cevap olarak “ben ölmemeleri için her şeyi yaptım” diyebilenlerle susarak önüne bakanlar arasındaki farkın anlamı çok büyük olacak.
Az kanlı olması temennisiyle, bütün okurlarımızın Kurban Bayramını kutlarım.