Yeni anayasayı inşa etmek için çok önemli iki temel mevcut: Anayasayı yapacak olan bu Meclis çok geniş bir temsil niteliğine sahip ve Meclis’teki siyasi partilerin tümü nasıl bir anayasaya ihtiyacımız olduğunu biliyor.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bu iki temele sahip olmanın yarattığı imkânı vurgularken “şu anda” eksik olana dikkat çekti:
Yeni anayasayı gerçekleştirmek için gerekli “politik iklim” şu anda mevcut değil, bunun hızla sağlanması gerekiyor.
“Herkesin Türkiye’de demokrasi standartlarının yüksek olmasını istediği” tespitinden yola çıkan Cumhurbaşkanı, “temel meselelerde bütün partilerin anlayış birliği içinde olabileceğini düşünüyorum” diyor:
“Siyaset geleneğimizin olumsuz unsurlarının etkisi hâlen devam ediyor. Ancak bundan yirmi yıl, on yıl önce ideolojik davranışlar baskındı, şu andaki engeller daha çok psikolojik.”
Gül, anayasa maddelerini değiştirmek yerine tümüyle yeni bir anayasa yapma tercihinin bu “psikolojik” etkenlerin anayasa çalışmasına yansımasını önleyeceği görüşünde. Mevcut maddeler üzerinde yapılacak her türlü değişiklik tartışması psikolojik dirençleri ortaya çıkaracak, hâlihazırdaki bölünmeler tekrar kuvvetli şekilde kendisini gösterecektir: “Mevcut anayasa üzerinden gidersek çıkmaza gireriz, kavga çıkar, toplum bölünür.”
Cumhurbaşkanı “temel unsurlarda konsensüs bulunduğunu“ düşünüyor. Temel insan haklarına Kürtlerin kültürel haklarının da, dini özgürlüklerin de dâhil olduğu konusunda herkesin fikir birliği içinde olduğunu belirtiyor. Bu gelişmiş standartlar üzerinde daha geniş bir ittifak sağlamak için de yapılması gereken belli: İnsan haklarından başlayarak Cumhuriyet, Atatürk milliyetçiliği, laiklik ve bütün diğer kavramlara “evrensel kriterlerle” bakmak.
Temel unsurlarda konsensüs sağlandıktan sonra, diğer unsurlarda ortaya çıkacak görüş farklarının yeni anayasanın yapımını önleyecek büyüklükte bir önemi olmayacaktır.
Ayrıntılara inildikçe yeni görüş farklılıkları ortaya çıkabilir, mevcutlara eklenebilir. Bunun için de yeni anayasanın ayrıntılara girmeyen, herkesin sahipleneceği bir metin olması gerekir. Zaten “bir anayasada ne kadar çok ayrıntı varsa o kadar çok kısıtlama var demektir.”
Gül’ün “ayrıntılar”ı söz konusu ederken dayandığı tespit, Türk toplumunun farklılıklardan oluşan büyük bir toplum oluşu: “Bunları yok sayamayız, yok saymaya kalkarsak kendimizi büyük sıkıntılara sokarız, ama bunları bilmek ve bu zenginliğe güvenmek zorundayız.”
“Bugüne kadar Türkiye’nin anayasalarını profesörler hazırlar, kurucu gücü elinde tutanlar taslak üzerinde bazı düzenlemeler yapardı. Şimdi herkes katılıyor, herkes fikrini söylüyor, katkıda bulunmaya çalışıyor.” Gül’ün bu cümleleri, bugün ilk sivil anayasanın sivil katılımla hazırlanması imkânının bulunduğunu anlatıyor.
Bir önceki Meclis’in de anayasa yapabilir bir meclis olduğunu hatırlatırken Cumhurbaşkanı, bu Meclis’in temsil niteliğinin yüksekliğiyle anayasanın zaten Meclis’te meşruiyet kazanacağını, ama yine de referandum yapılabileceğini belirtiyor.
Geçen Meclis yapamadı, bu Meclis yapmak zorunda. Gül, aradan neredeyse bir yıl geçtiğini hatırlatıyor ve anayasanın bu yıl yapılması gerektiğini kuvvetle vurguluyor: “Gecikirse momentumu kaybederiz. Genel politik iklim çok önemlidir. Bu politik iklimi oluşturmak zorundayız.” Bu iklimi kim oluşturacak sorusunun cevabı da şöyle: “Siyasi partilerimiz, siyasi partilerimizin liderleri.”
Cumhurbaşkanı Gül devamını söylemiyor ama, bu seferberliği başlatmak, Gül’ün önemsediği “politik iklim”in yaratılmasını sağlamak en başta siyasi iktidarın, AKP’nin görevi.
Cumhurbaşkanı’nın yeni anayasayla ilgi uyarılarındaki son sözü şu: “Yapamazsak çok ayıp olur.”