Ekonomi uzmanlarını okuyunca, dinleyince aşağı yukarı aynı havayla karşılaşıyoruz: Merak etmeyin bir şey olmaz.
Bir şey olmasını kimse temenni etmez, ama kapanan işyerleri, satılığa çıkmış oteller, satılamayan konutlarla ilgili haberleri de gazete köşelerinde görüyoruz.
Reklam harcamalarındaki düşüşlere baktığımız zaman da iyimser olacak bir durum görülmüyor.
Reklam harcamaları düştüğü zaman ekonominin canlılığında sorun var demektir.
İnsanlar para harcamıyorsa ya gelirleri azalmıştır ya da ileriye dönük kaygıları olduğu için tasarruf yapmaktadır.
İşsizlik rakamlarının artması da yatırım yapılmadığının en önemli işaretlerinden biridir.
Ekonomist olarak değil, değil, ekonomiyle ilgili somut bilgileri alt alta okuyan her vatandaş da aşağı yukarı aynı şeyleri görecektir.
Aslında bu bilgileri alabilmek için bayağı “satır arası” okumak, bazı ifadeleri de anlaşılır hale getirmek gerekiyor.
Sınırlarımız dışında, Suriye ve Irak’ta askerlerimiz en sıcak bölgelerde ve sürekli hareket halindeler.
Askeri durumla ilgili bütün bilgiler de geliyor,ama tek bilmediğimiz bunun için harcanan kaynaklar.
Güneydoğu’daki savaşla ilgili maliyetleri de bilmiyoruz. Bunları sorunca da hemen biri parmak sallar, “ülkenin yüksek çıkarları” diye lafa başlar, soru soranları da ihanetle suçlayarak meseleyi kapatır.
Yaz mevsimi dolayısıyla meyve sebze fiyatlarındaki düşüşler ve dışarıya satılamayan ürünlerin iç piyasada daha ucuza pazarlanmasının yarattığı rahatlığın sona ermek üzere olduğunu yine uzmanlar söylüyor.
Ekonomiyi savaşlar yönettiği sürece de, sonuçta bunları finanse eden halkın refah düzeyinin düşeceği bilmek için de ekonomist olmaya gerek yok.
Türk ekonomisi 2001 krizi ertesinde toparlanırken ve ciddi hamleler yaparken hayatımızda bu savaşlar yoktu.