Haberin Devamı
Birbiri ardına cenazeler kalkarken, insanların içi acırken “diyalog yollarını açalım” demek temelsiz bir temenni gibi görülebilir. Ama siyaset bunun için vardır. En olmayacak gibi görünen koşulların içinden çözümler üretme, her türlü çözümü de diyalogla geliştirme işidir siyaset.
Şu andaki görüntü, her türlü diyalog yollarının tıkanmış olduğu görüntüsüdür.
Başbakan Erdoğan’ın BDP ile ilgili sözleri, eleştirileri de tıkanmayı giderecek yönde değildir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek’in iki tarafta da tepkiyle karşılanan çağrısı, bu açıdan, görüşme ortamı yaratma imkânı sağlayabilecek bir girişim olarak görülmelidir.
Diyalog yolları tıkandığında, meselenin temeli, insanlar, bu ülkenin insanlarının istekleri de tam anlamıyla “güme gidiyor.”
“Akil adamlar” grubu oluşturmanın belki insanları, insanların istediği hayatları hatırlamak bakımından bir faydası olabilir. Ama “siyaset” diyalog yollarının açılmasına destek vermediği sürece böyle girişimler iyi niyetli hatta “safiyane” girişimler olarak kalır, yarattıkları etkiler de buharlaşır gider.
Siyasetin üç tarafı da şu anda kilitleri açma yönünde bir harekette bulunmuyor.
Gaziantep bombasının PKK’nın üstüne kalmasıyla rahatsızlığı artmış olan BDP siyaset üretmek yerine “laf yetiştirme” konumunda duruyor.
Hükümet BDP’yi itmeye devam ediyor.
CHP’ninse kilit açmak gibi bir derdi olup olmadığı bile belli değil.
Oysa kimin kiminle konuşacağını “halk” tayin etti. “Açılım”ı başlatan AKP’ye yüzde 50 oy verdi.
Türkiye Kürtlerinin bir yarısı AKP’ye diğer yarısı da BDP’ye oy vererek açık, tartışmasız bir “görevlendirme”de bulundu.
Halkın verdiği görevden “yan çizen” siyasettir. Diyalog yollarını her durumda açmak seçilerek atanmışların sorumluluğudur. Birbirini sıkıştırarak, “olmazlar” dayatarak diyalog yolunun açıldığı görülmemiştir.
Mevcut durumda bütün olumsuzluklara rağmen “ne olabilir”i düşünebilecek, bunları ortaya getirebilecek bir “siyaset üretimi”nden uzak durmak en kötü tercihtir. Ve şu anda da ne yazık ki durum budur.
“Bir şey olmaz, böyle gider” duygusu içinde yaşatmak, bir topluma yapılabilecek en büyük kötülüktür. Toplumda bu duygu egemen olduğunda da “2023 hedefleri” dediğinizde, karşınızda boş ve inançsız bakan gözlerden başkasını göremezsiniz.