Ergenekon davalarının konusu, silahlı müdahale ortamının yaratılması, müdahale hazırlığı yapılması, bunlara halk desteği sağlamak için kamuoyu yaratılması faaliyetleridir.
Bu davalarda yargılanan faaliyetler bir darbeyle sonuçlanmadı.
Ama 12 Eylül 1980 darbesi “başarıldı.”
Başarı, halkın geniş bir kesiminin “yeter artık asker gelsin bu işi durdursun” demesinin sağlanmış olmasıdır.
Bunu sağlamak için çok kan döküldü. Mezhep çatışmalarında insanların birbirlerini kırması tezgâhlandı. Siyasilerin ülkeyi yönetmesinin mümkün olmadığı bir ortam yaratılarak siyasete güven sıfırlandı.
Dava sürecinde, darbe gününe kadar yürütülmüş faaliyetlerin de ele alınması, halkı birbirine kırdırma operasyonlarının, suikastların da ele alınması şarttır.
Darbenin ertesinde olanlar dava dolayısıyla tekrar aktarılıyor...
12 Eylül’ü ifade eden sayılar korkunçtur.
Yüz binlerce kişi nedenini hiçbir zaman öğrenemeden aylarca hapiste kaldı. İşkenceye maruz bırakılanların sayısı on binleri aştı. Sabaha karşı sütçünün değil askerin, polisin geldiği ev sayısı üç yüz bin dolayında. Bu sayıları ve ayrıntılarını bugün herkes öğrenebilir.
12 Eylül davası dolayısıyla, darbenin iyisinin olamayacağını, darbelerin iyi darbe-kötü darbe, bizim darbe-karşı darbe diye ayrılamayacağını umarız öğrenebiliriz. Davanın amacı bu olmalıdır. Bu olmalıdır ki askeri darbelerden medet ummanın adının faşistlik olduğunu artık en budalalar bile öğrenebilsin.
Davaya müdâhil olanların artması da, herkesin olayı tam öğrenebilmesi için çok faydalı olacaktır.
CHP’nin müdâhil olması sayesinde, hâlâ bünyesinde barındırdığı darbeseveler de kendi durumlarını düşünebilirler.
12 Eylül’de en fazla baskıya maruz kalan, defalarca kapatılan, dağıtımı engellenen, çalışanları gözaltına alınan, tutuklanan Cumhuriyet Gazetesi‘nin de müdâhil olması gerekir.
Yasaklanan haberler, tehdit edilen, yargılanan, tutuklanan, gözaltına alınan bütün gazeteciler için Gazeteciler Cemiyetive Gazeteciler Sendikası’nın da müdâhil olması gerekir.
Ve nihayet, davanın başlamasıyla birlikte 12 Eylül’ü yargılanabilir kılan anayasa değişikliği referandumu öncesinde “bu dava mümkün değildir” diye bağıranların da halka bir özeleştiri borcu doğmuştur.