CHP’nin ihtiyacı

Haberin Devamı

İstanbul, nüfusu bakımından Türkiye’nin en az beşte büyüklüğünde. Bütün siyasi partiler için İstanbul il örgütleri en önemli il örgütleridir.

CHP için de öyledir.

Dün yapılan İstanbul il kongresi öncesinde CHP’de kavga çıktı, Genel Başkan Yardımcısı istifa etti.

Bu kadar sert bir kavga olmasının siyasi nedenleri bilinmiyor. Fakat Genel Başkan Yardımcısı istifa ettiğine göre, seçilmesini istemediği il başkanı ile çok vahim siyasi ayrılık içinde olması gerekiyor.

İstifa kongreden epey önce gerçekleştiğine göre de istifa eden Genel Başkan Yardımcısı, il başkanlığına kimin seçileceğini önceden biliyor olmalıdır.

Eğer ciddi bir siyasi ayrılık durumu yoksa, yine yaşanan kavganın sertliğinden şunu çıkarabiliriz ki, kavga konusu olan ‘eski il başkanı partiye büyük kötülükler etti, tekrar seçilirse kötülük etmeye devam edecek...’

Kavga bir istifayla durduruldu, ama nedeninin ciddi bir siyasi ayrılık mı yoksa yine vahim bir “kişisel sorun” mu olduğunu kimse öğrenemedi...

***


Bu olay belli bir siyaset anlayışını gösteriyor.

Bir başka siyaset anlayışı da dünkü kongrede yaşandı. Genel Başkan Kılıçdaroğlu konuşmasını yaptıktan, adaylarla birlikte selam verdikten sonra salonu terk etti.

Açıklandı ki, “tarafsızlığını” göstermek için oy kullanmayacak.

Ülkenin ikinci büyük partisinin genel başkanı, en büyük il örgütünün yönetimi konusunda “tarafsız”dır. Adaylardan hangisinin kendi yönetim anlayışına daha uygun olduğuna, hangi il başkanı ve yönetimiyle partisinin daha başarılı olacağına ilişkin bir fikir ve tercih sahibi değildir. Olsa bile fikrini içinde tutmakta, sandığa bile yansıtmamaktadır.

Bir siyasi parti genel başkanı kimlerle çalışacağına dair “kuvvetli” kanaat sahibi olmak ve o kişilerin etkili görevlere gelmesi için “çaba göstermek” zorundadır.

Bunun için genel başkandır.

Etkili kadrolar “seçmek”, daha iyi çalışacak olanları, kendi siyaset anlayışına uygun olanları işbaşına getirmek için seçilmelerini sağlama yönünde ağırlığını koymak durumundadır.

“Kimi seçerseniz seçin, hangi yönetimi getirirseniz getirin, benim için fark etmez” demenin adı “demokratik tavır” değil, “yönetme zafiyeti”dir. Kendi iradesine rağmen başka bir yönetim seçilirse, onlarla da çalışmak “demokrat” bir tavırdır.

***


Kılıçdaroğlu kongre konuşmasında şöyle demiş: “Sosyal demokratların yeni bir anlayışa, yeni bir düşünceye, bir zihniyet dönüşümüne ihtiyacı var.”

Çok doğru bir tespit. Ama bunun için önce bir “siyasi parti” olmak, siyasi çalışma yapmak ve partiyi o doğrultuda yönetmek gerekiyor.

DİĞER YENİ YAZILAR