MİT Müsteşarı üzerinden Başbakan’a yönelik “darbe”nin arkasında AKP ile Gülen cemaati arasındaki bir iktidar savaşının bulunduğuna ilişkin iddialar ilk günden ortaya atılmıştı. Bunun nedeni, emniyetin önemli kesimlerinde ve yargıda görevli birçok kişinin “cemaate bağlı” bilinmesiydi.
“Cemaat”, adı üzerinde, açık ve bilinir bir örgütlenmeyi ifade etmiyor. Kim cemaatin içinde, kim cemaat adına hareket ediyor, kim kendisini cemaat içinde gösteriyor, bunların cevaplarını vermek kolay değil.
Gülen cemaatinin yapılanması, faaliyetleri ve hedefleriyle ilgili olarak ortaya atılan iddiaların bir kısmının kanıtlanması mümkün değil. Ancak bu yapılanmanın önemli bir boyuta ulaşmış olduğu ve en azından 2002’den beri AKP’nin içinde ve/veya yanında olduğu biliniyor.
Bu darbe girişimiyle birlikte AKP-Cemaat savaşı varsayımı ortaya çıktığında, varsayımın kaynağındaki mantık olarak “devlet içindeki iktidar mücadelesi” gösterildi.
Eğer durum bu ise, ancak cemaat içinde bir kesimin “AKP gider biz tam geliriz” hedefiyle hareket ettiği sonucuna varılabilir.
Bunların hepsi varsayımlar, belli mantıklar üzerinden yapılabilecek çıkarsamalardır.
Ve bu varsayımların hepsine karşılık, önce Fethullah Gülen’in Erdoğan’a gönderdiği “geçmiş olsun” mesajı ardından da her iki taraftan “aramızda kavga yok, olamaz da“ mesajları ve bu mesajları destekler mantıktaki açıklamalar geldi.
Son durumda, “darbe”nin kaynağı ya “şuursuzluk”tur, yahut da daha farklı kaynaklar aramak ve sadece aramak değil bulmak da gerekiyor. Çünkü toplumda bir algı oluşmuş, hem AKP hem de Cemaat konusunda en keskin karşıt görüşlerin zemin kazanması sağlanmıştır. Bu durumun ise AKP ve hükümetinin de cemaatin de “lehine” bir ortam yaratmadığı açıktır.
Darbe, sonuçları dolayısıyla “basit” bir darbe değildir; Ankara’da Kürt meselesini ve terörü çözme, gerçekten çözme yolundaki iradelerin sıfırlanması, bu alana girme yollarının kesilmesi söz konusudur.
Darbenin kaynağının şuursuzluk olması ya da bazı cemaat mensuplarının operasyonu olması veya bambaşka bir güç kaynağının girişimi olması olayın esasını değiştirmez.
Esas olan Kürt meselesinin ve terörün demokratik süreçleri hızlandırmak yoluyla çözüm hattına sokulmasıdır.
Savaş ve terör devam ettikçe, bünyede zehirlenmeye müsait alanlar yaşamaya devam edecektir, kangren olan organlar artacaktır.