Haberin Devamı
Şiddet sarmalı Türk toplumunu maddi ve manevi olarak her gün biraz daha dibe çekiyor. Manzara 90’lı yıllardaki en küçük bir ışığın görülmediği karanlık günlerine dönüş korkusunu tırmandırıyor.
Eğer PKK, Ankara’yı hareket edemez hale getirerek masaya dönüşü bir tür “teslimiyet” haline getirmek stratejisini uyguluyorsa böyle bir stratejinin hiçbir başarı şansı yok.
Ankara, zaten KCK operasyonlarını sürdürerek kendi hareket alanını daraltıyor.
Şiddetin tırmanmasının hedefi sadece ya da ilk adımda Öcalan’ın tutukluluk koşullarının değişmesini sağlamaksa, Ankara’nın buna sıcak bakmayacağı da belli.
Sonuç şiddet sarmalı içinde her gün biraz daha tıkanmak, biraz daha dibe inmektir.
Bu savaş, çoktan ve fazlasıyla kirlendi. Bebek ölümleriyle daha da kirlenecek, Dağlıca baskını gibi çok şehit verilmiş olayların arkası açıklandıkça daha da kirlenecektir.
Görüşmelerin tekrar başlamasını sağlamanın yolunu bulmak bir yanda Hükümete diğer yanda da BDP’ye düşüyor.
Siyaset alanı daralmış, temsil niteliği sürekli sorgulanan, örgütleri ve elindeki yerel yönetimler KCK operasyonlarıyla hırpalanan BDP’nin bir kenara itilmiş olması olumsuzlukları daha artırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Bir süre önce CHP’den gelen ve işlevi diyalog ortamı yaratmak olacak “akil adamlar”ın devreye girmesi önerisi AKP çevrelerinde de konuşuluyor.
AKP ve CHP, Meclis grupları olarak böyle bir girişimde bir araya gelebilirse, bu, kımıldamadan seyretmek yerine, en azından “diyalog” yolunda belki bir adım atılmasını sağlayabilecek bir girişim olabilir.
Bu aşamada ortada sadece sorular birikiyor.
PKK bu saldırılarla nereye varmak istiyor? Bilinmiyor.
AKP Hükümetinin, KCK operasyonları dışında bir planı var mıdır? Bu da bilinmiyor.
Bu iki soru ortada olunca da ortamın değişmesi için iki talep söz konusu oluyor: KCK operasyonları dursun, PKK eylemlerini durdursun. Bunlar için görüşmeye de gerek yok.
Şiddet sarmalı herkesi biraz daha içine çekerse bunları söylemek de güçleşir ve o zaman felaket senaryoları devreye girer.