Haberin Devamı
Arap Baharı devam ederken başlayan Avrupa Kışı oldukça hızlı yayılıyor. Yaşanan kışla birlikte önemli siyasi tasfiyeler de başladı.
Yunanistan’da PASOK ve Papandreu devri sona erdi. Büyük muhalefet hareketlerine rağmen koltuğunu koruyan İtalya Başbakanı Berlusconi emekliye ayrıldı.
Portekiz de aynı durumda.
Sıra İspanya Başbakanı’na geliyor.
Fransa’daysa yaşanan kışın da katkısıyla, Sarkozy’nin tekrar devlet başkanı olması imkânsız olarak görülüyor.
Arap Baharında sihirli kelime “özgürlük”tü, Avrupa Kışında ise “para”. İkisi de aslında bizim de derdimiz. Arap Baharı ile kendimizi beğendik, bahar rüzgârının her köşesinde “Türkiye modeli” lafıyla birlikte bizim de özgürlük eksiklerimiz ortaya çıktı.
Arap Baharı güneyimizi savururken, Avrupa Kışı kuzeyimizi yakıyor. Bu kışın kaynaklarını sorgulayan ekonomi uzmanları, aynı hastalıkların bizde bulunmadığı görüşünde birleşiyor. Bir tek sorun dışında. O da “cari açık” denilen, “ekonominin boyutundan fazla harcama” denebilecek bir rahatlık hâlinin parasal sonuçları...
Arap Baharı dolayısıyla hep özgürlüğün nimetlerini andık, şu anda da Avrupa Kışının bize yaklaşmamış olmasından mutluyuz.
Ama ekonomistler yine de türlü çeşitli tehlikeler üzerinde duruyor. Ne gibi tehlikeler olabileceğini, örneğin altın fiyatındaki patlamayla, sonra dolardaki değer artışıyla bir nebze de olsa gördük.
1999 krizinin ardından, 2002 yılında iktidar gelen AKP, o dönemde Kemal Derviş’in kurduğu sistemi bozmadı ve o büyük kriz, büyük hasar vermesine rağmen atlatılabildi.
Yine ekonomi uzmanlarına ve iş hayatından gelen yorumlara bakılınca, kaygılar “sıfır” olmamasına rağmen, hükümetin 9 yıllık ekonomi icraatından yola çıkanlar ciddi bir karamsarlık da sergilemiyor.
Arap Baharında Türkiye, demokratik sistemde ısrarıyla, hem laik Müslüman ülke olmasıyla hep övgüyle anıldı. Eğer Avrupa Kışını da bir önceki kriz gibi “teğet geçme” haliyle atlatabilirsek bunun sadece ekonomide değil siyasette de ciddi sonuçları olacaktır. Avrupa’nın yanında veya ucunda, Avrupa Birliği ülkeleriyle büyük ekonomik ilişkileri bulunan Türkiye’nin bu krizden hasarsız ya da çok az hasarla çıkması halinde Batı ile her konuşmasında, Avrupa Birliği üyeliği dâhil çok farklı bir konumu olacaktır.