Uganda’da Ege Zeybeği, Karadeniz horonu

Haberin Devamı

Size bu yazıyı Nil nehri kenarından yazıyorum... Tam da Victoria Gölü’nden çıkıp bir pınarla birleşip başladığı noktada. Muazzam bir kütle su, içinden geçeceği ülkeleri besleye besleye, kuzeye doğru ağır ağır ilerlemekte. Önce Kyoga Gölüne dökülecek. Kyoga’dan çıkıp sonra Albert Gölüne dökülecek. Ondan sonra da bir daha göllere karışmadan Mısır’a devam edecek. Tam bu noktadan attığın bir cisim üç ay sonra Akdeniz’e ulaşıyormuş. Böyle muazzam bir nehir Nil...

***


Uganda’dayım... Neredeyse son dakika gelen bir davetle kendimi Doğu Afrika’nın bu fakirler fakiri ama yemyeşil ülkesinde buldum... Ekip arkadaşlarım Erkam Aytav, Aydın Engin ve Yavuz Oğhan olacaktı... Ama THY’nin lounge’unda lafa dalıp uçağı kaçırdıkları için Entebbe havaalanına tek başıma indim. (Bu da başıma ilk defa geliyor...)

Kara Afrika’ya ilk defa ayak basıyorum. 300 bin insanın canını alan ve ülkenin adını haksız yere “yamyamlar ülkesi”ne çıkaran kanlı diktatörleri İdi Amin dışında, hakkında hiç bir şey bilmediğim bu ülkedeyim...

Beni Uganda’ya davet eden “Gülen Hareketi”. Uganda’da açtıkları iki Türk Okulu var. Durumu zor bir öğrenciye (hatırlayın Fatma’nın kızı) burs ve kalacak yer ayarlamaya çalışırken Gülencilerle de bir iletişimim olmuştu. Oradan tanışıklığımızla davet edildim.

Gülen Hareketi’nin okullarıyla tanışmam yeni değil. 1998 yılında Ahmet Utlu’nun ekibindeyken ben, Orta Asya’da belgesel çekerken, o zaman da cemaatin okullarında kalmıştık. Üç ay süren yolculuğumuzun hemen hemen yarısında okullarda misafir edilmiştik, “teşekkür” dışında bir karşılık almamışlardı.

Türk Işık Akademisi ismini verdikleri liseleri, Uganda’nın başkent Kampala’nın az biraz dışında, Victoria Gölü’nin kenarında, huzurlu bir köşede. Öğrencilerin yüzde 70’i Hıristiyan, yüzde 30’u Müslüman. Zaten ülkenin genel Hıristiyan Müslüman dağılımı da aynen böyle. Müfredat Uganda eğitim sisteminin müfredatı. Türkçe dersleri yabancı dil olarak veriliyor. Sıra din dersine gelince Hıristiyanlar kendi hocalarından, Müslümanlar kendi hocalarından derslerini alıyor. İslamlaştırma çabası, Müslümanlığı empoze etmek gibi bir eğilim, çaba hatta niyet bile yok. Bunun altını çize çize söylüyorlar.

“Niçin buradasınız?” diye soruyorum eşi ve iki küçük çocuğuyla buraya yerleşmiş olan Uganda Okulları Genel Koordinatörü Ejder Kılıç beye... “Allahın rızasını kazanmak için...” diyor. “İnsanlığa hizmet etmek için... Dünyaya iyi, ahlaklı insanlar kazandırmak için.”

“Gizli acenda?” diyorum, yorgun yorgun gülümsüyor..

Gülen Hareketi okulları din, ırk, sınıf, mezhep ayrımı yapmıyor. Öğrencilerin yüzde 70’i ücretli okuyor, yüzde otuzu tam veya yarı burslu. “Maksat iyi insan yetiştirmek. Tek esasımız bu. Ahlaklı, namuslu ülkesine ve dünyaya faydalı işler yapabilecek insanlar yetiştirmek dışında bir acendamız hakikaten yok. Bunu yaparken Türk kültürünü tanıtmak ve Türkçeyi dünya dili yapmak istiyoruz. Öyle olmasa katolik, protestan, şaafi, vahabi, Anglikan her mezhepten öğrenciye niye kucak açalım ki. Zaten amaç İslamı yaymak olsa Ugandasından Brezilyasına, Rusyasına okul açtırmazlar..”

Okulda öğrenciler bana mini bir gösteri yapıyor. Dört öğrenci Rize horonu, dört öğrenci de Ege Zeybeği oynuyor. Gülüyorum. Kapkara siyah delikanlıların üzerinde horon ve zeybek kostümleri görmek tuhaf bir hisse kaptırıyor insanı.

DİĞER YENİ YAZILAR