Geçen haftamı dün de anlattığım memleketin en güzel yerinde (Golden Key Bördübed) beslenme uzmanı Hale Sofia Schatz’ın rehberliğinde “arınarak” geçirdim.
Yaptığımız ilk bakışta öyle ahım şahım görünmüyordu. Ama sonra insan anlıyor ki insanın böyle bir şeye yılda en az iki kere ihtiyacı var.
Hale Sofia Schatz ilginç bir kadın. Gözünüzün önüne, televizyonlara çıkma meraklısı, para kazanma hırslısı, gösterişli, şıkır şıkır, sürekli “bakın ben ne kadar sağlıklıyım, mutluyum” mesajı veren o parlak (ve fakat sahte) gülümsemelerden saçan bir kadın gelmesin. Aksine, her gün tasmayla gezdirdiği sevgili Nijerya keçilerinden, elleriyle yetiştirdiği sebzelerinden, otlarından uzak kaldığı için sanki hafif müşteki, çok konuşmayı sevmeyen, saçını boyamayan, yardımsever ama sınırlarını da koruyan, ufacık tefecik (ve incecik) 60’larında bir kadın. Bir Mehmet Öz değil yani. 68 kuşağından, gençliği belli ki türlü protestolarda geçmiş, devrimci, kuşkucu, inatçı, başka türlü bir Amerikalı.
Sistem Yayıncılık’tan Türkçe’de de yayınlanmış kitabının adı: “Buda Size Yemeğe Gelse”. Kitapta sorduğu soru şu:
Kimi besliyorsunuz? Annesiyle bir türlü barışamayan çocuğu mu, bir türlü ergenlik çağını atlatamayan küçük Ayşe’yi Fatma’yı mı veya yırtıcı eşine karşı savunmada olan güçsüz mağdur kadını mı? Bir insan neden o kadar çikolata yer?
Neden dondurma manyağıdır? Yediklerimizin esasen ruhumuzu beslediğine inanıyor. Yemekle ilgili alışkanlıklarımız da ruhumuzun durumuna bağlı.
İnsanın, kendine iyi gelen ve gelmeyen yiyecekleri bilmesi gerekiyor. Bunun için pahalı pahalı York, intolerans şu bu testleri de yaptırmak mümkün elbette ama bir de kendini dinlemek var! Bir ay boyunca bazı şeyleri yemeyince veya içmeyince ne oluyormuş bakmak da mümkün.
Bunu saptamanın yolları kitapta uzun uzun anlatılıyor. Sadece şunu diyeceğim: Hale Sofia Schatz’ın şaşmaz tespitine göre insanın kendini tabak tabak yemekten veya kase kase içmekten alıkoyamadığı yiyecekler ona iyi gelen yiyecekler oluyormuş. Yani size ne en kötü geliyorsa ona karşı zaafınız var demek.
Size Hale Sofia Schatz’ın birkaç önerisini sıralayacağım. Yapabilirseniz ne ala.
* Proteini hazmetmek için midemiz asidik sıvılar salgılıyor. Tahılları hazmetmek içinse bazik. İkisini bir arada yediğiniz zaman asit ve baz birleşip nötralize oluyor. Gençken ve az yersen çok büyük sorun yok. Ama yaş ilerleyince, porsiyonlar büyükse bir de üstüne stres varsa sorun var. Yapılması gereken protein (et, süt, yumurta) yiyorsanız yanında tahıl (ekmek, makarna, börek vs) yememek. İkisin yanında yiyebileceğiniz yeşillik ve sebze.
* En ölümcül kombinasyon: Protein ve şeker. Yani peynir ve reçel, hamburger ve kola, badem ve meyve. Son ikili beni çok üzdü, zira yeşil elma, peynir ve ceviz üçlüsünün hastasıyımdır, maalesef aynı anda yememek gerekiyormuş bunları. Birer saat arayla.
* Baklagiller ne kadar büyükse o kadar çok karbonhidrat içeriyor. Yani fava baklasında en çok, maş fasulyesinde en az karbonhidrat var.
* Sadece mevsiminde yetişen meyve ve sebzelerden yiyin. Karpuz boşuna yazın yetişmiyor, portakal boşuna kışın çıkmıyor. Doğa bize mevsimine göre yiyecekleri vücuda iyi gelecek şekilde veriyor. Tabiata kulak verin.
* Yemekleri kendin yaparsan daha az yersin. Yemeklerin malzemelerini kendin yetiştirirsen daha da az yersin.
* Metabolizman yavaşsa daha çok protein tüket, karbonhidrat değil.
Daha detaylı dünya kadar bilgiyi İngilizceniz varsa heartofnourishment.com adresinden bulabilirsiniz. Bir başka arınma programına katılmak istiyorsanız kendisine mail atıp listeye dahil olabilirsiniz .
Tasmayla keçi gezdiren kadın
Haberin Devamı