İki gündür tahmin edeceğiniz gibi telefonum susmuyor. Sağ olsun arkadaşlarım, tanıdıklarım duydukları gibi arıyorlar “geçmiş olsun” demek için... Şöyle tuhaf bir durum söz konusu: Kimse 42’sine bile daha basmamış (daha 3 gün var) arkadaşlarına “k” ile başlayıp “r” ile biten o çi’kin hastalığı yakıştıramıyor.
Diyaloglar çoğunlukla şöyle gelişiyor:
“İyisin di mi?”
“İyiyim iyiyim. Biraz ameliyat yerlerim sızlıyor sadece”
“Bir şey çıkmadı di mi?”
“Çıktı aslında..”
“Ha tamam temizsin yani”
“Pek sayılmaz. Kisti aldılar. Detaylı rapor yarın çıkacak..”
“Ohh çok sevindim. Bir şey çıkmayacağına emindim zaten... ”
“Eee... ööö.. Peki tamam”
Bu noktadan sonra pes ediyorum. Ne yapayım? “Kanserim ulan!” diye mi bağırayım?
O kadar iyi anlıyorum ki insanları... Bu çi’kin hastalık annemde ilk çıktığı zaman ben de aynı havaya girmiştim. İnkar/red psikolojisine giriyorsun. İnsan kendine güzel güzel yakıştırıyormuş (meğer) ama başkasına yakıştırmıyor. Duyduğunu, okuduğunu farkında olmadan ters anlıyorsun. Doğru anladığını da bükmeye, tırtıklamaya, eksiltmeye başlıyorsun.
Şunu hiç unutmam: SSK Okmeydanı Hastanesinde annem için ilaç kuyruğunda beklerken kibirli kibirli etrafıma bakardım (onkoloji hastaları ayrı kuyrukta olurdu) ve “hepinizin hastası ölecek benim annem yaşayacak” derdim.. Sesli değil tabii, içimden...
Emindim. Bundan en küçük bir kuşkum yoktu. “Bizimkisi zaten tedavi değil önlem” derdim.
Hoş bu havaya girmemde onkoloji doktorunun da etkisi yok değildi. Hiç bir zaman gerçeği adam gibi anlatmamıştı. Raporlara bakıp “haaa tamam şimdi tamoksifeni kesip mamoksifene başlıyoruz.. Aaa çok iyi kemiğe metastaz yapmamış... Hmmm.. Trombosit çok mu düşük? Olsun bir hafta bekleriz öyle devam ederiz...”
Kemiğe geçmemiş diyordu seviniyorduk ama karaciğer çoktan işgal altında, pankreas iflasın eşiğinde ondan söz eden yok!
Böyle böyle üç yıl geçti ve sonunda anladık ki bunların hepsi şifa için değil bir iki ay daha ömür uzatmak, kalan hayatını biraz daha kaliteli hale getirmek içinmiş.
Fakat tüm günahı onkoloji doktoruna da atacak değilim. O da işini yapıp ekmek (ve villa) parasını kazanıyordu. Hasta yakını olarak daha çok araştırabilirdim. İnternet yoktu belki ama başkasına sorabilirdim. Bizi tatlı tatlı yönlendiren doktorun teskin ediciliğini tercih etmiştim. Yumuşak sesine, güzel gözlerine sığınmıştım... Gerçekten kaçmıştım... Hâlbuki en münasebetsiz ve en çıplak haliyle duruyordu gözümüzün önünde...
Her neyse. Geçmiş zaman...
Gelelim işin komik taraflarına.
Çok mutluyum! Herkes bana çok iyi davranıyor! Hayatımda hiç bu kadar el üstünde tutulmamıştım! Telefonum hiç susmuyor, herkes beni ne kadar sevdiğini söylüyor, bize lazımsın falan diyor. Kendimi dünyanın en değerli varlığı falan gibi hissediyorum. Daha önce en küçük kaprisimi çekemeyen ismi lazım değil bir takım kel arkadaşlar (o kendini biliyor) bana Prenses Anastasia muamelesi yapıyor.
Ha ha haaayt!
Peki ben ne yapıyorum?
Bunu bol bol suiistimal ediyorum.
Bir ha ha haaayt daha!
Devreler komple karışmış durumda.
Aynı anda sevimli, deli, kavgacı, seksi, iştahlı, üzgün, kaprisli, neşeli, manyak, akıllı, boş vermiş, proceci olabiliyorum ve kimse buna itiraz etmiyor.
Durup dururken “Sen eşeğin tekisin, bana zamanında bunu bunu da yapmıştın” diye çığlık çığlığa çemkiriyorum mesela... “Haklısın ben bir eşeğim. Çok özür dilerim. Kaymak ister misin?” diye cevap veriyor, ben de “Tamam ver” diyorum.
Üç nümerolu ha ha haaaaytımı da atabilir miyim müsaadenizle!? Her kadının rüyası BU değil midir?! Vıdı vıdı edeceksin, adam “haklısın” diyecek, kızmayacak, karşılık vermeyecek, kavga etmeyecek, alınmayacak, bozulmayacak, surat asmayacak... Yanı sıra iyilik, hoşluk da yapmaya devam edecek!
Agghhhh... Cennet bu olmalı! Vallahi billahi büyük lüks!
Dahası cenazesini düşünen bir ruh hastası olarak (bakmayın bana öyle! Siz de yapıyorsunuz bunu biliyorum. Hatta kendi cenazenizi düşünüp ağladığınız bile oluyor..) “iyi iyi” diyorum “Cenazem kimsesiz olmayacak.. Nereden baksan 50-60 kişi gelir. Oradan bu hergeleler benim şerefime içmeye bile gider..”
Eh bu da fena bir teselli değil kabul edersiniz ki... He he heee...
Dahası yazdıklarıma da kimse bir şey diyemeyecek bundan sonra. O yüzden de pek rahatım. En azından bir süre..
Neyse. Yarın ak koyun kara koyun belli olacak, arkadaşlar. Patoloji tanrısı hükmünü verecek... Öptüm karsinomlu karsinomlu..