Haberin Devamı
Karaköy’deki Antrepo’da açılan Van Gogh Dijital sergisine gidelim dedik, hiç abartmıyorum, en az 300 kişi dışarıda buz gibi soğukta kuyrukta bekliyordu.
Hemen karşısındaki Tophane-i Amire’de Dali sergisi var, orada da uzun bir kuyruk vardı.
Karaköy’e gelip de Van Gogh kuyruğunu görünce kendimi Londra’da, Paris’te gibi hissettim. Yağmur ve soğuğa aldırmadan beklediğim müze kuyrukları geldi aklıma.
Sergiye giremedim (zira beklesem de kapanışa yetişemezdim) ama gördüğüm manzara beni çok mutlu etti.
Ülkemde sanat kuyrukları oluyor! Binlerce insan sergileri gezmek için çevre illerden hatta yurtdışından geliyor.
Şehrim bir sanat şehri.
Haşmet Babaoğlu sormuş: Madem Abdi İbrahim İlaç 100. yıllarının şerefine Van Gogh Dijital’i getiriyor, o zaman neden bilet parası veriyoruz?
Sponsorluk karışık bir şey. Sergi maliyeti ne kadar bilmiyorum ama Abdi İbrahim’in sponsorluğu bilet fiyatlarının makul bir düzeye inmesini sağlayacak kadar olmuş olabilir. Sponsoru olan her şey bedava olacak diye bir şey yok. Futbol kulüpleri dünyanın sponsor, reklam parası alıyor ama maçlara bedava girmiyoruz.
Benim ise itirazım şu: Madem antrepoların olduğu yer bir sanat parkına dönüştü, adam gibi bir düzenleme yapmak mümkün olamaz mı?
Her gittiğimde içim acıyor. Orada şahane bir Nusretiye Camii var. Nargilecilerin korkunç kuşatması altında. Bu caminin bir de zavallı bir saat kulesi var. Şiir gibi desem yeri. Ve o da çok tuhaf bir şekilde inşaat alanı içinde.
O camii de bir sanat eseri. Onu etrafı da düzenlense fena mı olur?
Pasaporta göre Türk olunuyorsa...
Rum Ortodoks Patriği Bartholomeos ve Türk Musevi Cemaati Başkanı Sami Herman aynı anda “Türk’üz” dedi, MHP kabul edin bizi dedi. Baskın Oran “siz Türk değil, Türkiyeli’siniz” dedi.
Ben “Türkiyeli” kavramından yanayım.
Ama bu madem çok hoşa gitti o zaman şöyle diyeyim:
“Türk devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes, din, mezhep, dil ve etnik köken gözetilmeksizin Türk’tür” sözü sizi mutlu ediyorsa o zaman şunlar da sizi rahatsız etmeyecek:
Batı Trakyalılar Türk değil Yunan’dır.
Almanya’da 3 milyon Türkiye kökenli insan Alman’dır.
Amerika’da başarılarını öve öve bitiremediğimiz ABD vatandaşı Ahmetler, Mehmetler Amerikalı’dır.
Kuzey Kıbrıslıların hemen hemen hepsi Kıbrıs Rum Kesimi’nin verdiği Kıbrıs pasaportu taşıyor. Onlara da Rum mu diyelim aynı mantıkla?
Pasaporta göre Türk olunuyorsa, olabiliyorsa, tersini de sevgi ve saygıyla kabul etmemiz lazım.
Karatay diyeti fan kulüp
Vay be! Meğer ne kadar çok seveni ve faydalananı varmış!
İki gün önce tartıda 57 nokta 2’yi görünce “kendimi Canan Karatay’ın kollarına teslim ettim, vereceğim inşallah şu beş kiloyu” dedim...
Üç gündür yüzlerce “Ben de Karatay diyeti yapıyorum, çok faydasını gördüm” maili aldım.
Hepsi de benim gibi kitabını almış, satır satır okumuş ve uygulamış.
Bir kere mantığını anlayınca kendi zevkine ama daha önemlisi sağlığına göre ayarlamalar yapmak mümkün.
Sadece bana gelen maillerle Karatay Fan Kulübu kurulur.
Karatay diyetinin güzelliği şu:
Diyet listesinde “akçağaç şurubu” veya “guadalup kavunu” veya “Sri Lanka tofusu” gibi Türkiye’de bulunmayan veya bulunsa bile altın fiyatında olan saçmalıklar yok.
Bildiğin Türkiye!
Ceviz, mercimek, marul, pirzola ve hatta pastırma.
“Özgür tavuk yumurtası” olabilecek en uç nokta. Onu da bulmak çok zor değilmiş. Aldım üç dört paket.
Yani niyet varsa hiçbir şey bahanesi olmuyor insanın.. “Diyetisyene gidecek vaktim yok” falan geç. Gitme zaten. Oku yeter.