Otun festivali mi olur? Kime desem aynı şeyi söylüyor. Tabii bunu soranlar Egeli olmayanlar. Bir Egeli içinse “ot ayları” başlı başına bir festival zaten. (bkz: Mezarıma şevketibostan ekin) (bkz: Gül yerine bir demet radika ile gel sevgilim)
Hafta sonu Alaçatı’daydım. 3. Alaçatı Ot Festivali için.. Duydum ve apar topar gittim.. Pazar günü “şaşkın yolcu maceralarımı” okudunuz zaten. Açıkçası, çok ama çok güzel bir hafta sonuydu. TRT belgesel hazırlayacakmış, o yüzden cumartesiden başladı faaliyet.
Ben, cumartesi akşamüstü, Hacı Memiş Camii’nin bahçesindeki klasik müzik konserine yetiştim. Güneş tatlı tatlı batıyordu, karnım çok fena acıkmıştı. Hemen az ileride, memleketin en güzel, en heyecanlı yemeklerini yapan “Asma Yaprağı”na oturdum. Bir yandan balkabağından yapılabilecek en güzel zeytinyağlı yemeği yerken, bir yandan Pachelbel’in Canon in D’sini dinledim. Bir yandan kırmızı mercimek fava kaşıklarken, bir yandan Vivaldi’nin İlkbahar’ına ritim tuttum. Bir yandan frig pilavı yerken (ve her bir taneyi ağzımda çıt çıt ederken), bir yandan Boccherini’nin Minuet’ini yönettim... Sallamasyon tabii!
Sadece bunun için bile o bol rötarlı yolculuğu yapmaya değerdi. Dokuz Eylül Üniversitesi Oda Orkestrası içimizi açtı, mutluluk verdi.
Güzellik ertesi gün devam etti. Caminin etrafındaki meydanda tezgâhlar kurulmuş, bin bir çeşit ot satılıyordu. Şevketibostanlar, radikalar, ebegümeciler, yabani kuşkonmazlar, rezeneler, kekikler...
Sadece ot da değil! Ot kavurmalar, otlu börekler, otlu mısır ekmekleri, otlu levrek, hatta hatta şevketibostan tohumu bile! Ek, evinde yetiştir.. Az kaldı alacaktım! Hatırlatırım: benim bir bahçem yok!
Ama asıl olay yarışmaydı. En güzel otlu yemek yarışması.. Sunuculuğunu TV8’den Erkan Tan’ın yaptığı yarışmanın jüri üyeleri Ayhan Sicimoğlu’ndan başlıyor, ot yemeklerinin bir başka uzmanı olan, Zeytinbağ Oteli’nin sahibi Erhan Şeker’e kadar gidiyordu. İşin güzeli, katılımcılar arasında Alaçatılı Hatice teyzeler de vardı, Sakız Adalı Dimitris’ler de Alaçatı’ya yerleşmiş, Amerikalı Mendy’ler de..
Üçüncü gelen Mendy Kirk’ün rezene, pırasa, kekik ve haşhaşlı tartını merak etmedim değil.
Düzenleyen ve katkıda bulunan herkesin eline sağlık. Ve şaşırarak gördüm ki insanların böyle şeylere ilgisi çok büyük. Alaçatı sokakları, sezon dışı olmamıza rağmen acayip kalabalıktı. Demek akıllı işlerle sezon uzatılabiliyor.
Bu hafta sonu da (15 Nisan 2012) “Uçurtma Festivali” var yine Alaçatı’da.
Kuzugöbeğine buyrun!
13-14-15 Nisan’da ise Fethiye’nin Yeşilüzümlü beldesinde buna benzer bir festival var. Kuzugöbeği Festivali.
Kuzugöbeği bir çeşit mantar. Latincesi Morel. Yediğim en şahane mantarlardan. Yeşilüzümlü Dikencik Evleri’nden Ayşe Hanım da olağanüstü güzel pişiriyor.
Ben iki sene önce 2’sine gitmiştim. Nefis geçiyor. Hep beraber mantar toplamaya çıkılıyor, kazanlarda mantar çorbası pişiriliyor, tepedeki antik kent Kadyanda’ya yürünüyor, 2000 yıllık tiyatroda güzel bir klasik müzik dinletisi oluyor. www.kuzugobegifest.com
Şunu anladım. Uzun tatillerdense böyle iki günlüğüne, üstelik de bir amaç için bir yerlere kaçmak insana çok daha iyi geliyor.